Ekmek çarpsın, durum bildiğiniz gibi değil!

Referandum kampanyası fazlasıyla bilimsel temelde ilerliyor... 'Hayır' diyecek olanlara terörist yakıştırmasıyla başlayan süreç, daha sonra "Her 'hayır' diyen terörist değildir ama her terörist 'hayır' diyor" şeklinde sözde yumuşatıldı...

Yine de tasarıda savunulacak pek bir şey bulunamayınca Kandil edebiyatı başladı... Tabii bu kandil o Elazığ türküsündeki 'yüksek minarelerde yanan kandil' değil, bir zamanlar yandaş gazetecilerin İmralı ve Ankara arasında postacılık yaparak üçgeni tamamladıkları Kandil...

Sonra Başbakan bir adım daha ileri gitti ve 'hayır' demenin insan fıtratına uygun olmadığını buyurdu... Eh sandığa da bu seçenek konduğuna göre muhtemelen 'hayır' oylarını fıtratlarına uygun biçimde penguenler, pandalar veya sincaplar kullanacak!..

Gerçekten bilimsel kampanya dediğiniz böyle olur zaten!.. İçerik konuşulmaz, oy kullanacakların sicili, kişiliği, anatomisi, kan grubu filan konuşulur!..

Zaten melekler Hz. Adem'e secde ederken, Şeytan 'hayır' dediği için Şeytan kalmış ve lânetlenmemiş miydi? Öyle demiyor muydu kimi propagandistler?

'Bilim' deyince aklımıza Anayasa profesörü Burhan Kuzu geldi... O da "Bu anayasa tek adam rejimi getiriyor" iddiaları hakkında "Vallahi yalan, billahi yalan, tallahi yalan, külliyen yalan, tümden yalan" diyerek konuya akademik boyut kazandırdı!..

Demokrasi kahramanlarımızdan Şevki Yılmaz ise 16 Nisan'da neden 'evet' çıkacağına dair hadis-i şerif olduğunu gözyaşlarıyla müjdelemişti... Heyecan olsun diye o hadisi hemen açıklamamış bir hafta sonra açıklayacağını söylemişti...

Bir hafta dedi ama neredeyse bir ay oldu, hâlâ açıklamadı... Dedik ya, o da bilimsel yöntemlerle çalışıyor... Kütüb-ü sitte'de bulamadığı hadis-i şerifi laboratuvarda damıtma yöntemiyle imâl edecek herhalde!.. O da olmazsa Kardeşler ekmek fırınından çıkarır, taze mahsul kestane şekeri gibi!.. Bir de 'kutsi' olursa tadından yenmez!..

Mevzu bilimsel bilimsel ilerlerken şimdi sabırla bekliyoruz... "Hayır diyecek olanların içlerine cin kaçmış olabilir... Bunları nefesi kuvvetli hocaya götürelim... Kurşun döktürelim" teklifi ilk olarak kimden gelecek?

***

Dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü... Bizde klasiktir, 8 Mart'ta Türkiye Cumhuriyeti olarak kadına seçme ve seçilme hakkını ne kadar erken verdiğimiz, bu hususta Batı'daki birçok devlete nasıl fark attığımız konuşulur... Türkiye 1934, Fransa 1946, İsviçre 1971 gibi...

Doğrudur da esas konuşulması gereken başarımız bu değil bizim... Bizim esas devrimimiz teröristlere oy kullandırmak!.. Sandığa 'terör' seçeneği koyuyoruz, teröristleri, sempatizanları, yataklık edenleri oy kullandırıyoruz!.. Batı, ileri demokraside vardığımız bu noktayı hayal bile edemez!..

Arkasına roket bağlayarak dünyadaki diğer demokrasileri yontma taş devrinde bırakan ileri demokrasimiz 'terörizm'e sağladığı seçme ve seçilme hakkıyla tarihe damga vurmuştur!.. Siyaset ve demokrasi tarihine 'sandığa terörizmi sokan ilk ülke' olarak geçmiş olmamız gerçekten gurur verici!.. Hakikaten bu Türkiye 'eski Türkiye' değil!..

Bir de içeriği, maddeleri ve gerekçeleri konuşabilsek tam olacak ama bilimselliğimiz şimdilik yemin billah buraya kadar!..

***

Anayasa profesörü, bu tasarının 'tek adam rejimi'ne yol açmadığını "vallahi, billahi, tallahi" diyerek ispatlamaya çalışıyor ya bizim neyimiz eksik Allah aşkına? Biz de omuz verelim bu çalışmaya o zaman:

İki gözüm önüme aksın ki bu anayasada denge-denetim mekanizması var!.. Ekmek Mushaf çarpsın kuvvetler ayrılığı daha kallavi olacak!.. Ben yaptım diye söylemiyorum, şerefim üzerine dört dörtlük oldu!.. Yargı denetimi yoksa yağlı kurşunlara geleyim!.. Ayağını sıkarsa geri getir, ben buradayım!.. Bakanlar hakkında gensoru çok lüzumsuzdu, ölümü gör lüzumsuzdu!.. Şuradan eve gitmek nasip olmasın, yüksek mahkemelerin üyelerini kimse tek başına seçmeyecek!..

Konu, bilimsel, hukukî ve teknik olunca ancak böyle konuşulabiliyor işte!..

Yazarın Diğer Yazıları