Dün asker brifingi bugün polis brifingi!

28 Şubat sürecinin en önemli olaylarından biri, asker tarafından yargı mensuplarına brifing verilmesiydi. Bu konu, zaman zaman gündeme getirilmektedir.
Mesela emekli Hukukçu Albay Durmuş Türemen, “Dün yargıçlar karargâhlarda brifing alırken sessiz kalanlar, bugün çıkmış, görevlerini yerine getiren görevlileri zan altına alacak açıklamalarda bulunuyor. Artık burası muz cumhuriyeti değil, Türkiye. Demokrasiden ödün vermeden geçmişe ve geleceğe ışık tutan savcı ve hakimleri hedef gösterenler, tarihin en kirli yerinde yerlerini alacaktır” demişti.
Özellikle AKP’yi destekleyen basında bu türde çok görüş yayınlanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel de bir gazetede yayınlanan 28 Şubat süreci ile ilgili makalesinde, “Yasa dışılığa en başta yargının karşı çıkması gerekirken maalesef yargı, 28 Şubat sürecinin aktörlerinden birisi haline getirilmiştir. Yargı üzerinden, seçilmiş hükümete ve topluma müdahale edilmiş, yargı, taraf haline getirilmiştir. Otobüsler dolusu yargı mensubu Genelkurmay Başkanlığı’na brifinglere götürülmüşler, okul talebeleri gibi muameleye maruz bırakılmışlardır” diye yazmıştı.

***


Peki askerin yargıya brifing vermesi doğru muydu?
Elbette doğru değildi. Asker bu brifinglerle, genel olarak adil yargılamayı etkiliyordu.
Fakat gözden kaçan başka bir süreç vardı. Bir banka, 1994 yılında, İstanbul’daki yargı mensuplarını bir haftalık Uludağ sempozyumuna davet etmişti. Tabii bu bir tatildi! Biz o zaman konuyu manşetten gündeme getirmiştik ama başka kimseden çıt çıkmamıştı.
Derken, odaTV’de, Ümraniye, Balyoz gibi soruşturma ve kovuşturmalarda görev yapan polis, savcı ve hakimlerin birlikte katıldığı bir Boğaz gezisinin fotoğrafları yayınlandı. OdaTV soruşturması da bu olaydan sonra başladı.
Hukuk devleti diye yeri göğü inletenlerden yine çıt çıkmadı.
Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarından hemen önce, Amerikalı savcı Susanne Hyden, Türkiye’ye geldi 25-26 Ocak 2007’de İstanbul’daki hakimevinde, sekiz ilin özel yetkili Başsavcı vekili ve Adalet Bakanlığı’ndan üç yetkili ile bir çalıştay düzenledi.
Yılmaz Polat, Amerikalı bir savcının 2006 yılında Türkiye’ye “hukuk danışmanı” olarak gönderildiğini, “CIA Pençesinde Açılım” adlı kitabında yazmıştı. Meğer o kişi ABD Büyükelçisi’nin hukuk danışmanı imiş..
2 Kasım 2007 tarihli Milliyet gazetesinde Hyden ile ilgili yapılan bir haberde şu bilgi veriliyordu:
“Erdoğan’ın Bush ile 5 Kasım’da yapacağı kritik görüşme öncesi apar topar İstanbul’a gelen Savcı Suzanne Hyden, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek bir dizi çalışma yaptı.”
Bu iddiaları gündeme getirdiğimizde, konu CHP milletvekillerinin soru önergeleri ile Meclis’e aksetmiş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çalıştay hakkında ayrıntılı bilgi vermişti. Ergin’e göre toplantının konusu PKK ile mücadele idi.
Askerin yargıya brifing vermesini diline dolayan yandaş medya, bu konuda tek satır bile bilgi vermedi!

***


Son olarak 26 Ocak 2012 tarihinde İstanbul’da Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı bünyesinde bu defa “PKK’nın finansal desteğinin kesilmesi için” düzenlenen toplantıya bazı savcı ve yargıçlar da katıldı ve Emniyet mensupları, yargı mensuplarına brifing verdi.
CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e, “Emniyet Genel Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu toplantıya yargı bağımsızlığını hiçe sayarak yargı mensuplarının da çağrılması için siz mi talimat verdiniz? Yargı mensuplarının karşısına ileride dava konusu olarak çıkabilecek konular için devlet memurlarından brifing alması yargı bağımsızlığını zedeleyecek bir durum değil midir?” diye sordu.
Henüz bir cevap verilmedi ama yandaş basın bu konuyu da es geçecektir.
Peki sonuç.. Ne olacak; Türkiye için dün “askeri cumhuriyet” deniliyordu, bundan sonra “polis cumhuriyeti” denilecek.

Yazarın Diğer Yazıları