Doların fıtratı
Geçen yazımda, dur bakalım dediğim şeyleri, şimdi yazabilirim. Taşıma suyla bugüne gelen ekonomi, nihayet iflas etti. Arap parasıyla takviye de, durdu. Son umre, Allah’tan daha çok, dolara yatırımdı. Çünkü Türk ekonomisi, üretim değil, tüketim ekonomisi. Sanayi dediğiniz, inşaat sektörü. Çimento fabrikaları yabancılara geçen, inşaat sektörü de, doyum noktasına geldi. İşte bu yüzden aylar, yıllardır sözünü ettiğim ekonomik krizin, müjde, şu anda içindesiniz.
AKP liderliği, dolardaki tırmanışı, Amerikan ekonomisindeki harekete bağlıyor. Kısmen doğru, ama tamamı değil. Bu durum, yalnız Türk ekonomisi için değil, dünya için de geçerli. Ancak, Amerikan ekonomisindeki oynama, dolardaki hareketlilik, binde bire yakın etken. Yani binde biri Amerika, binde 999’u ise Türk ekonomisinden beş yıldır saklanan etken. Amerikan dolarındaki yükselişin nedeni ise bir zamanlar, ABD dışına ucuz işçilik için kaçan doların, ülke içine dönmesi.
Deneyimle sabit, bu iş, böyle başlar. ABD’de yaklaşık 10 yıl önce, bunu, bire bir yaşadık. Bu krizden de hurafeler ile çıkma şansınız yok. Ne sanıyorsunuz, Davutoğlu, Babacan ve Şimşek, New York’a, ne için gitti? Yabancı sermayeye, ülkeden kaçmayın, durumu düzelteceğiz, teminat veririz, demek istediler. Onlar, demek istedi, istemesine ama Kaç-Ak Saray mukimini susturmak mümkün mü? Onlara, bu ziyaret sırasında, ilk kez açıkça Amerika’da yaşayan Türkler, Türkiye’de duymadıkları şeyleri, New York’ta karşı kaldırımdan bağırdı. Hırsızlık, vatanın satılması, söylendi. Bu arada A haberin yandaş muhabiri de, aldığı parayı hak etti, patronlarını savundu.
New York da, bu görüşmelere inanmadı. Ekonomi danışmanı, briyantinli fırıldağı, Washington’a yolluyor. Yağlı saçlı bugüne kadar, ekonomi konusunda ne dediyse, tersi çıktı. Arkadaşa sorarsanız, ekonomik kriz yok. Koro halinde, tersini söylemek zorundalar, hem de seçim öncesi. Kriz, Türkiye’ye geliyordu. Krizi, seçim sonrası beklerken, zamansız çıkışlar, olayı hızlandırdı. Yabancı sermaye, hızla Türkiye’den kaçıyor. Bundan sonra yılın 12 ayını, Ramazan ilan edip oruç tutarsınız. Onlar da, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar, mallarınızı ve haklarınızı yer. Sonra da, arsız arsız, başkalarını suçlar dururlar.
Briyantinli, Washington’a geliyormuş. Gelip, onun yeniden kullanılmasını isteyecek. Ama bu tiplerin her iktidarla birlikte oluşlarını, çok gördüm. Bunlar, solcu, sağcı, milliyetçi olur, vatanı satar, vatanı parçalayanlarla birlikte olur. Bunların binlercesi, yanı başımızda. Onlar, bin bir surat gibi, sizler tanıyıncaya kadar, cebinizde ve elinizde ne varsa, silip süpürür. Sizler de onlarla gurur duyarsınız. Üzülerek belirteyim ki zamlar, çığ gibi katlanarak geliyor. Günümüzde konu fıtrat ve fıtrat edebiyatı, onların fıtratı yemek, sizin fıtratınız da onları beslemek.
Sizlere Türk basınında geçmişte yaşanan, ancak unuttuğumuz, bazı konuları tekrar hatırlatayım. Mesela, şu bavulcu ve onu savunanlar. Bunlardan biri, Yasemin Çongar. Washington’da, oldukça iyi tanınır. Mesela, gazetecilik mesleği dışında, bir Amerikalı yetkilinin postacısı olduğunu bilir misiniz? CIA’nin örgütü barış gücünde, barış gönüllüsü, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, Bosna barış mimarı, Birleşmiş Milletler özel temsilcisi Richard Holbrooke’un evinde kiracı olup, mektup taşıdığını bilir misiniz? Cemaatle yakın temas kurup, Gülen’i ziyaret eden az sayıdaki gazeteciden biri olduğunu hatırlar mısınız? Mesela, Balyoz operasyonu benzeri tezgâhın ilk kez, Hudson Enstitüsü’nde sahnelenip denenmesini, onun duyurduğunu okudunuz mu?
CIA’ci olduğu söylenen ve dışişleri analizcisi, PKK hayranı, Henri Barkey ile yakın mesai içinde olduğunu bilir misiniz? Hasan Cemal, Ruşen Çakır ve Cengiz Çandar gibi usta pazarlamacıların da bu gruba dâhil olduğunu, mutlaka unuttunuz. Listede yer alan, Çandar ve Hasan Cemal’in, ABD resmi kurumlarında gizli brifingler verdiğini biliyor muydunuz?
Sevgili okurum, bu yazıyı yazarken, Kaç-Ak Saray kullar toplantısı, daha yapılmamıştı. Bu toplantıda, ekonomiden, sizler suçlu çıkarsanız, şaşırmayın. Onlara, yuttukları konusunda, sesinizi çıkararak, hazımsızlık yarattığınız için, yurt dışından soda aranıyor, karbonat değil. Oysa kusmaları lazım bilmiyorlar.
Son olarak, başarı diye sattıkları, tek kurşun atılmayan türbe operasyonuna, 39 tankın katılıp, bunun dörtte birini, 9 tanesini, Suriye’de bırakmak da mı fıtrat?