Doktorlar, "Sakın aşı olmayın" diyor!
Biz, 27 Eylül 2009 tarihli Yeniçağ’da, “Domuz gribi aşısı neden ilk olarak Türkiye’de?” diye sorarken Türk halkının kobay olarak kullanıldığını belirtmiştik. İki hafta sonra eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş, aynı zamanda bir tıp doktoru olarak, testleri yapılmayan aşının Türkiye’de denenmesini kınamış ve grip salgını karşısında bağışıklık sistemini güçlendirecek tedbirler alacağını ama ailece aşı olmayacaklarını söylemişti.
Sağlık Bakanlığı ise hâlâ ısrar ediyor. Bu arada Ankara’daki salgının, grip aşısının geldiği günlere denk gelmesi de manidar! TRT neredeyse halkı paniğe sevk edecek yayınlar yapıyor!
***
Sistem içinde bulunan doktorlar alenen aşıya karşı çıkamıyor! Fakat el altından bütün doktorlar, “aşı olmayın, tehlikeli yan etkileri var” diye yakınlarını uyarıyor!
Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığının aldığı aşılardaki alüminyum ve skualen maddelerinin öldürücü ve felç edici etkileri bulunduğunu açıklamıştı.
Bir aşının testinin yapılmış sayılması için üç milyon kişi üzerinde denenmiş olması gerekiyor. Bazıları, ABD’de aşılama kampanyasının başladığını iddia ediyor ama durum hiç de öyle değil. New York’ta aşı yaptırmaları zorunlu kılınan sağlık görevlileri, aşıların yeterince test edilmediğini belirterek aşı kampanyasını durdurmak için dava açtı.
Washington’daki federal mahkemede açılan davanın dilekçesinde, “Bir domuz gribi salgınını önlemeyi bırakın, zayıflatılmış canlı virüs içeren burun aşıları bir H1N1 salgınını tetikleyebilir” denildi.
Turner, şikâyetlerinin kabul edilmesi halinde aşının ülke genelinde dağıtımının durdurulacağını kaydetti.
ABD’de zayıflatılmış canlı H1N1 virüsü içeren 2.4 milyon doz burun spreyi şeklindeki domuz gribi aşısı geçen hafta eyalet ve yerel sağlık idarelerine dağıtılmıştı.
Avustralya’da ise domuz gribi aşısının uygulanmasına başlandı. İlk etapta, en riskli gruplar olan sağlık çalışanları, hamile kadınlar ve kronik hastalar aşılandı. 10 yaşın altındaki çocukların ise aşının denemelerinin devam etmesi sebebiyle henüz aşılanmayacağı kaydedildi.
Görüldüğü gibi durum tartışmalı!
***
Peki bir hükümet, nasıl olur da kendi halkının, ilaç şirketleri tarafından kobay olarak kullanılmasına razı olur?
Gördüğüm kadarı ile iktidar partisinin beyin takımının, sadece Türklük kavramı ile değil, Türk ırkı ile de bir sorunu var! Ermenistan ile barışacağım diye Azerbaycan bayrağını yasaklamaya kalkışabilen bir iktidarın, Türk ırkının kobay olarak kullanılmasından rahatsızlığı da olmaz! Nitekim sonunda Bakü’deki Türk şehitliğinden Türk bayraklarının indirilmesi sonucunu elde ettiler!
***
Bir okurum her yazımdan sonra mesaj geçerek diyor ki, “Hep doğruları yazıyorsunuz ama bunları sıradan vatandaşa anlatmak gerekir!”
Bu da mı bizim görevimiz? Siyasi partiler ne güne duruyor? İşte Osman Durmuş, meseleyi geniş kitlelere duyurabilmek açısından önemli bir görev yaptı. Eski bir Sağlık Bakanı ve bir doktor olarak kendi uzmanlık alanına giren bir konuda halkı aydınlatmaya çalıştı.
Herkes kendi uzmanlık alanında halkı aydınlatırsa mesele kalmaz.
Gazetecinin işi bu tür meseleleri tespit ederek kamuoyuna duyurmaktır. Bundan sonrasını da biz yapacak isek bu kadar partiye, derneğe, sivil toplum kuruluşuna ne gerek var?