Doktorlar, hakim-savcılar ve öğretmenler...

Çok sık kullanılan sözlerden ikisi dikkatimi çekiyor... Birincisi, "kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!" sözü...

Bu söz, genelde haksızlığa uğrayan ama derdini anlatamayan ve hiçbir karşılık veremeyenler tarafından, iktidara karşı kullanılıyor... Kurt yediği ayazı unutmazmış... Unutmaz da ne yapar? Ertesi sene aynı ayazı bir defa daha yer... Kurt, kışın o ayazı yemezse, avlanamaz ve açlıktan ölür...

İşte Tayyip Erdoğan, "başöğretmenlik" gibi öğretmeni hiyerarşiye tabi kılan uygulamalara ve düşük maaşlara karşı eylem yapan öğretmenlere de "çapulcular" dedi! Haksızlık bu ama öğretmenler, bu sözü unutmasa ne olur? Bir dava açsalar, meslekten atılırlar! Öyleyse mücadeleye devam etmekten başka çare yoktur...

***

İkincisi de toplumsal çaresizliği ifade eden, "Cesur bir savcı arıyorum" veya "Cesur bir savcı yok mu?" sözü...

Konuyla ilgili eski bir savcının açıklamaları var. Özetle şöyle diyor:

"Merhabalar, ben Cumhuriyet Savcısı iken Başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışında hâkimliğe geçirilerek doğu illerinden birine ''tayin edilmiş'' bir yargı mensubuyum. ''Nerede bu savcılar?'' sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum.

Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi, suçun işlendiği yer savcılığındadır!

Savcılıklar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı, terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı da sahtecilik suçunu soruşturamaz.

Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak maalesef durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar ''başsavcının memuru'' gibi bir konuma getirildi. Bir savcı başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez.

Başsavcı o dosyayı savcıdan alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir. Başsavcının yetkisi, bununla da sınırlı değil. Savcının verdiği karar, başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. Sözün özü, artık iş savcılarda değil başsavcıda bitiyor.

Ayrıca CMK diyor ki ''Bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır.''

Peki kimdir bu kolluk görevlileri? Temel olarak polis ve jandarma... Polis de jandarma da içişleri bakanlığına bağlı!

Uzun lafın kısası şuanda bir savcı istese de soruşturma açamaz. Açsa da yürütemez. Türkiye''de bu inisiyatifi alabilecek yalnızca İstanbul ve Ankara başsavcıları var, onlar bile bu işe giriştikleri an görevden alınır.

Çünkü savcılar HSK''ya bağlı. HSK''nın başkanı, Adalet bakanı. Bir üyesi de Adalet Bakan Yardımcısı...

Diğer üyeleri ise meclis ve cumhurbaşkanı seçiyor. Yani siyasiler tarafından seçilen bu kişiler, hâkimler ve savcılar kuruluna başkanlık ediyor! Üstelik bir kısmı, hâkim-savcı bile değil."

***

Eski savcı, konuyu şöyle bitiriyor:

"Yukarıda da söylediğim gibi, savcılıklarda bürolar var. Kilit büroları dolduran savcıların çoğu, bir süre partide siyaset yaptıktan sonra avukatlık mesleğinden savcı yapılanlardır...

Hazır yazmışken değinmek istediğim bir husus daha var. Toplum, cezasızlığın sebebi olarak hâkimleri görüyor. Hayır, bizler sadece yasaları uyguluyoruz. Yasaları yapanlar, ''kişiler ceza alsa da cezaevinde kalmasın'' istiyor.

Ben tüm bunların bilinçli yapıldığına inanıyorum. Bilerek yargıya olan güven azaltılıyor. Bugün nasıl ki ''hekimler gitsin, Afgan, Suriyeli doktorlar gelsin'' gibi bir durum varsa ''hâkimler de gitsin'' isteniyor.

''Hukukçu hâkimler gitsin, yerine ilahiyatçı hâkimler gelsin!'' Bunu sağlamak için de her fırsatta yargı bilinçli olarak yıpratılıyor."

Yazarın Diğer Yazıları