Doğan Güreş’in tarihi itirazı!

Nevzat Bölügiray ismini, bizim yaştakiler iyi hatırlar. 12 Eylül döneminde Adana bölgesi sıkıyönetim komutanıydı. Radyo ve televizyonda, kendi imzası ile yayınlattığı sıkıyönetim komutanlığı bildirileri, o dönemde halk arasında sempati ile karşılanırdı.
Bölügiray, emekli olduktan sonra anılarını içeren kitaplar yazdı. Son kitabı “Geçmişten Geleceğe Dün ve Bugün” ü bir çırpıda okudum.
Bölügiray’ın, Togan Yayınları arasında çıkan kitabında, teröre karşı gösterdiği çözüm yöntemlerine katılmıyorum. Ancak bunlardan değil bir anısından söz edeceğim.

***

Nevzat Bölügiray, emekli olduktan sonra, kendisi gibi emekli olan veya göreve devam etmekte olan komutanlarla sık sık görüşen bir kişi. Bu arada Birinci Körfez Savaşı sırasında Genelkurmay Başkanı olan Doğan Güreş ile de 1995 yılında görüşmüş. Bu görüşmede Doğan Güreş, Bölügiray’a aynen şu sözleri söylemiş:
“Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Yıldırım Akbulut ve ben bir toplantıdaydık. Bir ara telefon çaldı. Arayan, ABD Başkanı Bush muydu yoksa ona yakın biri miydi bilmiyorum. Turgut Özal, arayan kişiye, ’Bir dakika, Genelkurmay Başkanı burada, bir fikrini alayım’dedi ve bana dönerek, ’Paşam, Amerikalılar B-52 bombardıman uçaklarını Türkiye üzerinden geçirerek Irak’a saldırmak için izin istiyor. Suudi Arabistan çok uzakmış. Ben uygun görüyorum, siz ne dersiniz?’diye sordu. Ben, ’Bu, Türkiye’nin Irak’a saldırısı demek olur ve savaş kararını da ancak TBMM verir. Yoksa ben şimdi Hava Kuvvetleri Komutanı’na emir vereceğim ve B-52’ler Türkiye’ye girecek olursa düşürmelerini söyleyeceğim’diye cevap verince, Özal’ın yüzü kıpkırmızı oldu. Telefondaki kişiye ’İnceleyip size bildireceğim’ deyip telefonu kapattı.
Toplantıdan çıkınca, Başbakan Yıldırım Akbulut’a döndüm ve ’Sen nasıl Başbakansın? Asıl senin konuşman ve itiraz etmen gerekirken susuyorsun’ dedim. Yıldırım Akbulut, ’Özal, bize kızıyor, size bir şey diyemez. Sizin konuşmanız daha iyi olur’diye cevap verdi.
Özal, gece telefonla beni aradı ve ’Size yalvarıyorum paşam, ne olur, şu B-52’lere izin verelim’dedi ama ben kabul etmedim. Turgut Özal, son derece Amerikan bağımlısı ve ABD’nin sözünden çıkmayan biriydi. Bir gece de bana telefon ederek, ’Musul’u almak istiyorum deyince çok şaşırdım ve ’Siz ne diyorsunuz? Böyle şey olur mu?’deyip telefonu kapattım.”

***

Bugün, Özal’dan daha güçlü olan, bütün yetkileri elinde topladığı halde hala demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığından bile şikayetçi olan Tayyip Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile yaptığı özel görüşmeleri bir gün anlatan olur mu bilmiyorum..
Fakat, Almanya ve Hollanda’nın kendi meclislerinden izin alarak gönderdiği Patriot füzelerini Türkiye’ye kabul etmek için, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in ’Meclis’ten karar çıkmadan böyle bir olup bittiyi kabul edemem’mahiyetinde herhangi bir itirazda bulunmadığı anlaşılıyor. Yine, NATO Başkomutanı’nın kurmay başkanı olan bir albay ile, TSK’nın Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda bir alayın komutanı olan Türk albay arasında imzalanan mutabakatın, Türkiye’nin başına büyük belalar açabileceğine dair bir görüşü olsaydı buna da izin vermezdi.

***

Türkiye, Özal’ın Amerikan politikaları doğrultusunda hareket etmesini, dönemin komutanlarının itirazları ile savuşturabilmişti. Tayyip Erdoğan döneminde ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, psikolojik operasyonlar ve temelsiz iddialarla yıpratıldığı için Amerikan dayatmalarına itiraz edebilecek bir komutanın kalmadığı anlaşılıyor.
Enver, Talat ve Cemal Paşa’lara da Birinci Dünya Savaşı öncesinde kimse itiraz edemiyordu. Mustafa Kemal ise başkentten uzak tutuluyordu. Sonuçta Osmanlı devleti, dünya savaşına sokuldu ve Türk Milleti, tamamen yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Şayet, Yunanlılar ve Ermeniler başarılı olsaydı, Kızılırmak’ın Batısı Yunanistan’a, Doğusu Ermenistan’a dahil edilecekti. Anadolu’da tek bir canlı Türk bırakılmayacaktı.
Bugünkü komutanlar da yabancı askerlerin Türkiye’ye hukuk dışı olarak sokulmasına itiraz etmiyor ama tarih önünde sorumlu tutulacaklarının bilincinde olmalıdırlar!

Yazarın Diğer Yazıları