Diz çökene vurulmaz, hilâl-haç savaşı bitti!
Geçen gün yine arkadaşlarla oturuyoruz... Dedim ki "Hayat bize güzel... Her durumdan zafer çıkarmayı becerebiliyoruz"... Kolay değil tabii yaptığımız iş... Biraz başımız dönüyor, omurgamız fazlaca esniyor ama olsun, 'dâvâ adamı' olmanın bazı zorlukları olacak...
Referandumdan önce mesele 'hilâlle haçın savaşı'ydı... Ben de hemen pozisyonumu 'haç'a karşı aldım... Neticede İngilizlerin üzerimizdeki -ben diyeyim 200 sen de 300 senelik- oyununu bitirecektik... Büyük bir şuurla, kraliçenin ve onun bir türlü kral olamayan -genç golcü Semih kaderli- prensinin ayak oyunlarını boşa çıkardık...
Millî şuur ayaklanmıştı bir kere, hızımı alamadım... Halden aldığım yarım kasa Finike portakalını bıçaklarken Malkoçoğlu gibiydim... Hollanda'nın köpekleri niyetine portakala seri hamlelerle dalarken bağırmayı da ihmal etmedim: "Bu anam için... Bu babam için... Bu hasetten çatladığınız üçüncü havaalanı için... Bu da kayınbiraderime vize vermediğiniz için..."
'Hilâl-haç' işi referandum menüsüydü... Şimdi bizimkiler dönüp dediler ki "Referandum geride kaldı, artık yeni bir sayfa açmalıyız..." Eee tabii biz de insanız nihayetinde... Kâfir, küresel liderliğimizi kabul ettiklerine göre affetmek de bizim şanımızdandır...
Her duruma uyum bizim işimiz... Adamlar diz çökmüş, aman diliyorlar, merhamet etmeyeceğiz de ne yapacağız yani?
***
Tamam kabul ediyorum, referandumdan önce "İdam isteriz" diye bağıran bizdik... Epeyi de ip almıştım mitinglerde sallamak için... Çünkü büyüklerimiz de "Halk ne isterse o" diyordu... Ülkemizin gelişmesinden rahatsız tipler "Madem öyle, neden idam bu referandum paketinin içine konulmadı?" şeklinde fitne salıyorlardı... Şimdi de devam ediyorlar "Bakın bu seçim oltasına takılan yemdi, nasıl da gündemden çıkarıldı" diye...
"İdam çıksa bile geriye yürütülemez" kuralı umurumuzda bile olmadı... O gün başkaydı, bugün başka... Ne kadar yırtınırsa yırtınsınlar biz bu Siyonist oyunlarına gelmeyiz... Daha bu işin 2019'u var... Duruma göre o gün gerekirse yine gündeme getirir, yüce hakan Abdülhamit Han'lı kampanyalarla yürürüz... Gerekirse Diyarbakır'daki Nevruz meydanından sarı-yeşil-kırmızı renkler eşliğinde 'yeni bahar' kampanyalarıyla... İşimize hangisi gelirse ve o gün kiminle yürüyorsak, kimi yedeğimize çekmişsek ona göre... Bu arada herkes haddini bilsin... El ele tutuşarak iki adım beraber yürüdük diye, denize küçük abdestini yapıp, sonra da "Bu deniz benim" havalarına girmek yok!..
***
Yol kutlu olunca çile de olacak güzellik de... Hak yolda ol yeter ki, kimsenin kınamasına aldırmayacaksın... "Kürt illerindeki olağanüstü hâli biz kaldırdık" diye övünülürken de alkıştan ellerin çatlayacak, şimdi bütün Türkiye olağanüstü hâlle yönetilirken de...
Bazen sağlık sorunları ortaya çıkıyor, keskin virajlar alınırken belime ağrılar girmiyor değil... Ama dedik ya bu yolda çile de güzel... En çok zorlandığım yer şu Rus uçağının düşürülmesi sırasındaydı... Uçağı vurunca havaya girdik, tabiyatıyla... Hele bir de "Bundan sonra böyle, bir daha deneyin de alın boyunuzun ölçüsünü" diye ayar verince bizimkiler, gaza geldik... O hızla "Emret sabah namazını Moskova'da kılalım" nârâları eşliğinde at üzerinde pozlar bile verdik...
Sonra uçağın FETÖ'cüler tarafından düşürüldüğü söylenip, soluğun Şanghay Beşlisi'nde alınmasına karar verildiğinde belimde bir takım sıkıntılar oluştu... Allah'tan uzun sürmedi, bir teşehhüd miktarı oldu en fazla... Zaten zemzem suyundan elde edilmiş kremden sürünce hemen şifa buluyorsun... Üç kutusu, kargo dahil 59 TL... Sür ve hemen iyileş...
***
Hayat gerçekten bize güzel... Havaalanında podyumda yürür gibi kefenli kefenli pozlar verirken ne de yakışıyordu... Haklıydım çünkü... Mavi Marmara'da vurulanların dâvâsını savunurken de uyum sağlayabiliyordum, sonra "Bana mı sordunuz giderken?" sorusuna muhatap olurken de...
Hatırlarsanız, dâvâm için nasıl da kahretmiştim İsrail'i; cilt kremi sürmeyerek, hazır çorba içmeyerek, kolaları mazgallara dökerek, o deterjanları kullanmayarak... Akabinde onlar da diz çöktüler tabii... Aman dileyene artık vurmamak bâbından şimdi o kremleri her tarafımıza sürebiliyoruz...
***
Burada bitirmek durumundayım... Şimdi Yunanistan bazı adalarda kebap yapıyormuş... Ramazan günü burnumuzun dibinde bu küstahlığın yapılmasının dindeki hükmü nedir? Onun için yetkilileri bir arayayım, sonra dönerim... İyi dönerim, çok iyi dönerim, mutlaka dönerim, garanti dönerim...