Dış politikada birlik havası...
Bütün ülkelerde dış politika söz konusu olduğunda iktidar ile muhalefetin hemen hemen aynı çizgide olduğu görülür. Türkiye'de de geçmiş dönemlerde böyleydi. AKP iktidarı ise bir Amerikan projesi olan Arap Baharı'nı Dışişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan "Büyük Orta Doğu Projesi Koordinatörlüğü"nde organize etmiştir. Suriye'de de Amerikan taleplerini uygularken kendi ajandası olan "İhvanı Müslimin Enternasyonali"ni araya sokmaya çalışmış ama bu politikalara muhalefetten destek bulamamıştır.
Şimdi ise Doğu Akdeniz'de mavi vatanın korunması ve Kafkasya'daki Karabağ meselesinde ise iktidar ve muhalefet ortak tutum benimsemiştir. Bu durum ülke adına sevindiricidir.
***
Karabağ meselesinde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, konuyu bütün açıklığıyla anlattı:
"Şöyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar 'Karabağ'da her şey güllük gülistandı, bir anda Türkiye devreye girdi ve çatışmalar ortaya çıktı' böyle bir şey yok. Tam tersine yıllardır devam eden bir Ermeni işgali var, buna karşı Azerbaycan'ın direnişi var, burada Türkiye'nin safı elbette bellidir."
Yalnız Kalın, 2010 yılındaki "Oslo Protokolleri"yle Ermenistan ile ilişkilerin normalleşme aşamasına geldiğini, dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın bütün bu anlaşmalara "Tamam" dedikten sonra ülkesine döndüğünü ve Ermeni diasporasının baskısının ardından protokollerden çekildiğini de hatırlattı ve "Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini normalleştirseydi, ticaret yapsaydı bundan en fazla Ermenistan ve Ermeni halkı istifade ederdi." dedi.
Evet ama 10 Ekim 2009 tarihli "Zürih Protokolleri", Türkiye ve Azerbaycan'ın lehine değildi. Yine de Türklerin aleyhine olan Annan Planı'nı AKP iktidarının organizasyonuyla Kıbrıs Türklerinin kabul etmesi, Rumların reddetmesi gibi bir durum, Zürih Protokolleri konusunda da Ermenistan ile yaşandı. Türkiye taviz vermeyi kabul etti ama neyse ki Ermenistan vazgeçti...
Hani, 2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın Bursa'da Türkiye-Ermenistan futbol maçını seyrettiği günlerden bahsediyoruz… Stadyuma Azerbaycan bayrakları sokulmamıştı...
Anlaşma Türkiye ile Ermenistan'ın diplomatik ilişkiler kurmasını ve sınırın açılmasını içeriyordu. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için her iki ülkenin parlamentoları tarafından onaylanması gerekiyordu
Azerbaycan, imzalanan anlaşmayı kınayarak, Türkiye'nin Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile sınırını açmamasını istemişti.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ise Azerbaycan'ın haklı tepkisi üzerine durumu toparlamak için Ermenistan sınırının açılmasının Dağlık Karabağ konusunda sağlanacak ilerlemeye bağlı olduğunu söylemişti...
***
Bu arada AKP Şanlıurfa Milletvekili Doç. Dr. Halil Özşavlı, BM, İngiliz, Rus ve Ermeni arşivlerinden, Dağlık Karabağ sorununu inceledi.
Özşavlı, "Karabağ'daki Türk nüfusu bölgeden sürgün edildi, Ermeniler oraya sonradan taşındı. Ermenistan bu nüfusu gerekçe göstererek işgalleri kalıcı hale getirmeye çalışıyor. 1914'ten günümüze Orta Doğu, İran, Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinden 1 milyon Ermeni nüfus Erivan'a taşındı. Şüphesiz bunların yüz binlercesi daha sonra Ermenistan hükümetleri tarafından Karabağ'a iskân edildi. Ruslara göre o dönemde Erivan'da Müslüman nüfus 640 bin, Ermeni nüfus ise 304 bin civarındadır. Osmanlı Devleti ise itiraz ederek, 'Oradaki Müslüman nüfus 700 bindir' diyor." bilgisini paylaştı.
Özşavlı, "Rusya, Paşinyan'a haddini bildirmek için sesini çıkarmıyor. Bu sorunun barışçıl çözümü kalmadı. Azerbaycan işgal altındaki topraklarını mutlaka kurtarmalı." dedi.
Yine de Türkiye ve Azerbaycan, Rusya'nın Paşinyan'a haddini bildirmek istemesine güvenmemelidir. Çünkü Ermenistan'a Karabağ'ı işgal ettiren Rusya'dır. Yapılan hatalardan ders alınmalı ve kararlı bir tutum izlenmelidir.