Direnenleri iftiralarla zayıflatmak siyaseti!

Yaklaşık 15 yıl önce KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile görüşmüş ve üzerindeki Amerikan baskısına karşı ne yapacağını sormuştum. Amerikan baskısı, Türkiye’nin baskısına dönüşüyor ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Rauf Denktaş’ı taviz vermeye zorluyordu. Denktaş, Özal tarafından, 9 ülke liderinin katılacağı 9’lu zirve toplantısına katılmaya zorlanıyordu. Kamuoyu bu girişimi olumsuz karşılayınca bu defa öneri 4’lü zirveye dönüşmüştü. Bunları hatırlatarak Denktaş’a “Bu baskıları nasıl aşacaksınız?” diye sormuştum. Denktaş, “Direneceğiz” diye cevap vermiş ve Kıbrıs Türkleri olarak 400 yıldır nöbette olduklarını söylemişti.
10 yıl sonra aynı soruyu hatırlatınca Denktaş, “Direndik işte! Dediğim gibi görüşmelere kapıyı biz kapatmayız, kapatamayız. Görüşmeye hazırız. Ama ne görüşeceğimizi de başkaları tayin etmemeli. Baskılar karşısında direnişten başka çare yoktur. Yine direneceğiz” demişti.

* * *

Biliyorsunuz, sonraki yıllarda Denktaş üzerindeki ABD, AB ve Türkiye baskısı yoğunlaştı. KKTC halkına alenen operasyon yapıldı. Durumu gören Denktaş, Cumhurbaşkanı odayı olmadı. Yerine Mehmet Ali Talat seçildi.
Denktaş, ilerleyen yaşına rağmen dinamizminden hiçbir şey kaybetmedi. Yeniçağ’da bizimle aynı sütunlarda yazı yazmaya, Avrasya televizyonunda konuşmaya başladı. Ayrıca konferanslara gidiyor, Anadolu’yu dolaşıyordu. Öyle ki Tayyip Erdoğan bundan da rahatsız olmuş; “Git ülkende konuş” diyebilmişti.
Halbuki Denktaş, 2003 yılında kendisine yönelik suçlamalar karşısında bize şöyle demişti:
“Bu suçlamalar maksatlıdır, beni sindirmek içindir, korkutmak içindir. Bilmedikleri bir şey vardır; hak ve hürriyet müdafaasında bir insan haklı olduğunu biliyorsa, halkı da kararlı ise ve kendisini destekliyorsa, bu gibi suçlamalarla ne sindirilebilir, ne susturulabilir. Bunu bilmiyorlar.”

* * *


Denktaş, görevden ayrıldıktan sonra Talat Paşa Komitesi’nde Ermeni iddialarına karşı vaziyet aldı. Bu duruştan dolayı, Rauf Denktaş’ın adı da Ergenekon soruşturmasına karıştırıldı.
Bayrak Televizyonu’nda yayımlanan Akis programında, gazeteci Mete Tümerkan’ın sorularını cevaplayan Denktaş “Ergenekon olayının Kıbrıs ile bir bağlantısı var mı?” sorusuna, “Söylerler, bağlantısı var diye, bana kadar galiba parmağını gösterenler oldu. Alakası yok, nedir yani bu. Türk Mukavemet Teşkilatı’na bulaştırmak istediler, alakası yok bunların. Bunlar safsata” dedi.
“Kıbrıs meselesinin seyriyle bir alakası var mı?” sorusuna da Denktaş, “Tabiatıyla. Kıbrıs’ta eğer bir fedakârlık yapılacaksa, halkın kabul etmeyeceği bir şey yapılacaksa bu tür suçlamalarla direnenleri zayıflatmak bir siyasettir” cevabını verdi.

* * *


Direnenleri iftiralarla zayıflatmak siyaseti! İşte yıllardan beri Türkiye’de yapılmak istenen tam da budur! Fakat direnenler, bu mücadeleden her zamanki gibi galip çıkacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın!
İşte Financial Times gazetesi, Can Dündar’ın Mustafa filmi için “Film, Atatürk’ü kaidesinden indiriyor” diye yazdı!
Atatürk’ü niçin kaidesinden indirmek istiyorlar?
Çünkü Atatürk, Türk Milleti’nin bağımsızlık bilincinin sembolüdür. Atatürk, Türk Milleti’nin birliğinin sembolüdür. O sembol çökertilirse, Türkiye’nin en büyük dayanak noktası çöker diye düşünüyorlar.
Zaten Karen Fogg, “Türk tarihinin hakkından gelmek lazım” dememiş miydi?
İşte bugün yaptıkları Türk tarihinin hakkından gelmek girişimidir.
Fakat, Türk tarihinin hakkından gelmek o kadar basit bir iş değil!
Tarih bilinci, Türk milletinin genetik yapısında kayıtlıdır. Bu kaydı değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.

Yazarın Diğer Yazıları