Dink cinayetini kim ve neden örtüyor?
Tayyip Erdoğan, Hüseyin Yayman’ın, “İlker Başbuğ, ‘Hrant Dink davası çözülürse bu yapı deşifre edilebilir’ şeklinde sözler söyledi. Siz de o dönemde kamuoyunda tepki yaratan cinayetlerin ve suikastların askeri dava süreçlerine kamuoyu desteği sağlamak için düzenlenmiş birer komplo olduğunu düşünüyor musunuz?” şeklinde sorusuna garip bir cevap verdi:
“Olayı Dink davasına indirgemek küçültmek olur. Hrant Dink davası bence kişiselleştirilmiş davadır. Dink’in yazılarını, onun düşünce dünyasını kabullenmemek gibi bir sebeple yapılmıştır. Paralel yapı meselesinde ise devleti ele geçirme, ulusal güvenliği tehdit gibi büyük bir amaç var. Dink’in bu amacı gerçekleştirmelerini kolaylaştıracak devlette bir konumu yoktu ki. Bu teoriler, paralel yapıyla mücadelenin hedefini saptırmadır. Mesela bu yapının parasal boyutu var...
***
Bizim görüşümüz ise “Hrant Dink cinayeti ve ardından gelen Papaz Santoro cinayeti ile Malatya’daki misyonerlein öldürülmesi, Ergenekon ve Balyoz oparasyonlarına meşruiyet kazandırmak için girişilmiş, ‘Türkiye’nin 11 Eylül’ü’ diye nitelendirebileceğimiz olaylardır” şeklindeydi.
Son olarak Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski başkanı Sabri Uzun da olayı “Dink cinayeti diğer operasyonlar ve soruşturmalar için fünye görevi görecekti. Bu fünyeye bağlı patlayıcılar ise Ergenekon, Balyoz, Odatv, Fuhuş ve Casusluk, Amirallere Suikast, Şike, 28 Şubat operasyonlarıdır” şeklinde gördüğünü açıkladı ki bizim başından beri yazıp söylediğimiz tam da budur.
***
Kendilerine “Hırant Dink’in dostları” diyen grup yakın zamana kadar olaydan, milliyetçileri, ulusalcıları veya derin devleti sorumlu tuttu. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ise konuyu incelediği yazısında “Başbakan, Kasımpaşa’dan Çankaya’ya varmak üzere olan büyük yürüyüşünde, hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmuyor gibi görünüyor ama belli ki geldiği noktada, Hrant Dink cinayeti ve onun ulaşabileceği noktalar, kendisi için büyük bir korku kaynağı. Başbakan, belli ki Dink cinayetinin, mevcut koşullar altında açık veya örtük bir işbirliği içinde olduğu kesimlere ulaşan uçlarının gündeme gelmesinden korkuyor. Bu yüzden hedef saptırıyor” ifadelerini kullandı.
Fakat Koptaş, “Erdoğan Dink’in katledilmesi ile cemaatçi polisleri ilişkilendirmenin, Ordu’nun, hâlâ ne kadar kontrol edebildiğine emin olmadığı MİT’in, Balyoz ve Ergenekon tahliyeleriyle muhalefetlerini yumuşattığı ulusalcı karanlık çevrelerin bu cinayetle bağlantısını ortaya saçıp dökebileceği endişesi ile risk almıyor” diyerek devletin bütününü olaydan sorumlu tutan bir değerlendirme yapıyor ki buna katılmak mümkün değil.
Çünkü Hrant Dink cinayeti ile başlayan olaylan zinciri, sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir tasfiyeye sebep olmuştur. Ordu, kendisini zayıflatacak böyle bir süreci neden başlatsın?
***
Evet, olayda bilinçli ihmali bulunan polis ve jandarma görevlileri vardır. MİT de daha önce, Hrant Dink’i, İstanbul Valiliği’nde dönme Ermenilerle ilgili yayınlarından dolayı uyarmıştır. Hrant Dink öldürülmeden önce ulusalcılar tarafından protesto da edilmiştir.
Bunlar doğru ama olay, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bir suikastin ilk adımı ise devletin elemanlarının kullanıldığı ama devleti de aşan bir suikast organizasyonu değil midir?
Olayda ihmali bulunan polis müdürlerini, daha üst kademelere yükselten Tayyip Erdoğan’dır.. Devleti korumak için cinayeti örtbas edecek olsaydı, TSK mensuplarına bunca zulmü yaptırmazdı. Öyleyse, Dink cinayetinde ihmali olan devlet içindeki paralel yapıyla, yakın zamana kadar süren işbirliğinin bütün yönleriyle açığa çıkmasını önlemeye, yani aslında kendisini korumaya mı çalışıyor!