Din ekonomisi

Din nedir?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın izahı şöyle:
“Hür iradeleriyle inanan akıl sahibi insanları, en iyiye, en doğruya, en güzele ve ebedî mutluluğa ulaştıran ilahî kanunlar bütünüdür.”
Din her ne kadar ilahi kanunlar bütünü olarak izah edilse de artık ticaretin bir parçası haline gelmiştir. Günlük yaşamın her alanında din ticaret olarak kullanılmaktadır. Bu sadece İslam dünyasında değil, bütün dinlerde zengin olmanın bir aracı olarak görülmeye başladı.
Daha 1090 yıllarında Müslümanlara karşı kurulduğu bilinen Tapınak Şövalyeleri bu işi başlatmıştır. Tapınak Şövalyeleri için “Müslümanlar bahane, ticaret şâhâne” felsefe haline gelmişti. Bugünün modern para transferi olan havalenin mucididir Tapınak Şövalyeleri. O dönemde haydutlar tarafından soyulmaktan korkan tacirler paralarını bulundukları şehrin Tapınak Şövalyeleri’ne teslim ediyorlar, gittikleri yerde ise paralarını alıyorlardı. Tabii ki bu işlemde teslim ettikleri altının yüzde 5’ini Tapınak Şövalyeleri’ne komisyon olarak ödüyorlardı.
Allah-İsa-Kılıç üçgeni ile oluşturulan bu ticaret Tapınak Şövalyeleri’ni dönemin en zenginleri yapmıştır.
Aradan geçen bin yıla yakın bir süre din ekonomisinin daha da büyümesine neden oldu.
Bugün Vatikan’ın her yıl açıklanan mali raporları yıllık 100 milyon doların üzerinde bir bağışı mülkiyetlerden gelen kira gelirleri ile 1 milyar dolara yakın bir rakamı ortaya koyuyor.Vatikan’ın örtülü ödenek tarzı bir ödeme sistemi ile dünyada misyonerlik faaliyetlerini desteklediği de bilinen bir gerçek.
Mikael Hafström’ün yönettiği ve Anthony Hopkins, Colin O’Donoghue, Alice Braga ile Toby Jones’in oynadığı “Ayin (The Rite)” 120 milyon dolar bütçeli filmin Vatikan tarafından finanse edildiği spekülasyonu var. Filmin hemen başında “Bu bir gerçek olaydan esinlenmiştir” cümlesi izleyenleri peşinen şartlandırıyor. Filmde Vatikan papazlarının şeytan çıkartma ayinleri anlatılıyor.
Filmin başında beyninize gerçek olduğu düşüncesi sokulduğu için her şeye bal gibi inanıyor ve filmin sonunda neredeyse koşup bir papazın eline sarılacak hale geliyorsunuz.
Vatikan’ın misyonerlik faaliyeti için bir filmi finanse edebilmesinin ne kadar büyük bir ekonomi gerektiğini siz düşünün.
Her akşam televizyonda izlediğimiz filmlerdeki o melek gibi iyi, yardımsever hümanist pederler için Amerikan sinema sistemine ödenen paralar neredeyse küçük bir ülkenin bütçesine denk geliyor.
Kilise misyonerlik için bu kadar büyük para harcarken, İngiltere’de patlak veren papazların küçük çocuklara yönelik cinsel tacizlerine hiç dikkat çekmiyor. Çünkü o zaman kiliseye para akmayacaktır!
Hıristiyan dünyasında bütün bunlar olurken bizde neler oluyor?
Bu konuda fazla yorum yapmaya gerek yok.
Geçen hafta tamamladığımız Ramazan’da televizyonlara bakmamız yeterliydi. Nerdeyse Hülya Avşar ve Sibel Can kadar büyük paralar alarak, kanaldan kanala transfer olan hocalar ve onların yarattığı dev bir ekonomi. Cami önlerinde satılan ve içinde ne olduğu bilinmeyen ama Hac’dan getirildiği iddia ediln Zemzem suyu, kilosu 2 TL’den ithal edilip 30 TL’ye satılan hurmalar, Arapça bilmemesine rağmen mezarlıklarda para ile Kur’an okuyan sahtekârlar...
Daha onlarca değil binlerce örnek dinin ticarette nasıl kullanıldığını en iyi şekilde anlatıyor.
Dinin izahının her ne kadar “hür irade ile inanan akıl sahibi insanlar” şartı olmasına rağmen cennete gitmek için akılsızca işlere para kaptıran milyonlarca insan, maalesef bir avuç insanı zengin etmeye devam ediyor.
Ramazan’ın bitmesiyle yavaşlayan din ekonomisi Kurban Bayramı’nın yaklaşması ile yeniden hareketlenecek.
Allah bu milleti ayıktırsın diyeceğim ama ilahiyat profesörü Cemal Sofuoğu kızdığı için söylemiyorum. Sayın Hocamın bu konudaki tepkisi çok doğru:
“Allah ayıkmak istemeyen bir millete ne yapsın!”

Yazarın Diğer Yazıları