Diktatörlük kimseye hayır getirmeyecek!

Türkiye, kendilerinde dünyayı sınıflandırma yeteneği bulunduğuna inanan kuruluşlardan biri tarafından "ılımlı otokrasi" olarak nitelendirildi. Bertelsmann Vakfı'nın raporunda 137 ülke arasında 77'nci sırada gelen Türkiye için "de facto diktatörlük" de denildi.

Gerekçe olarak da basın özgürlüğünün kısıtlanması, insan haklarının ihlal edilmesi ve güçler ayrılığı ilkesinin saf dışı bırakılması gibi konular gösterildi.

Araştırmayı yürüten uzmanlar, koronavirüs pandemisinin de bu trendi şiddetlendireceği görüşünde.

***

Türkiye'nin nasıl bir yönetim şekline doğru kaydığını görmek için yabancıların tespitine ihtiyaç yok ama aynı tespit, içerde bir kuruluş tarafından yapıldığında inanılır bulunmuyor. Çünkü ülkede, kimsenin birbirine güveni yok.

Meselâ, Adana'da sokağa çıktı diye kalbinden vurulan 17 yaşındaki gençle ilgili birkaç paragraf yazıyorsunuz; birisi nasıl bir ruh hali içinde olduğunu gösteren bir üslupla "Suriyeliler memleketine dönsün diyenler siz değil misiniz? Suriyelilerden size ekmek yok" diye mesaj atıyor! Burada "siz" dediği kimdir, o dediği "siz" ile benim ilgimi nasıl kuruyor; ayrı bir konu ama insanlar böyle şartlandırılmış durumda... Bu tür insanlar, ne deseniz anlayacak durumda değil... Böyle bir kitlesi olan iktidar da onların desteği sayesinde gün geçtikçe diktatörlüğe yöneliyor.

***

Bir basın kuruluşunu, hukuki sebep göstermeden kapatmak, sıkıyönetim dönemlerinde bile yapılmamıştır. Darbe dönemlerinde gazeteler kapatılırdı ama gerekçe açıklanırdı. Şimdi oda tv'nin kapalı tutulmasının bir hukuki gerekçesi var mıdır? Veya Murat Ağırel, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi gazetecilerin, tutuklu yargılanmasını gerektiren bir durum var mıdır?

Tutuklanacaklarını bile bile mahkemeye gelmişler, üstelik bırakın yurt dışına kaçmayı, izinsiz şehirlerarası seyahat da mümkün değil, zaten herkes evinde tutuklu… Böyle bir ortamda tutuklu yargılamanın sebebi nedir? Üstelik infaz yasasındaki değişiklikten faydalanmasınlar diye gece yarısı, yasaya madde eklenerek gazetecilerin tutuklu kalması için tedbir alınıyor.

Bütün bunlar, bu genç gazeteciler, şehit bir istihbarat görevlisini deşifre etti diye onlardan intikam almak için mi yapılıyor?

Üstelik şehidi deşifre edenin, gazeteciler değil, şehidin arkadaşları ve kamu görevlileri olduğunu herkes biliyor. Öyleyse göz göre göre bu haksızlık, adaletsizlik niçin yapılıyor?

İktidarın, iktidara nasıl geldiğini, orada nasıl durduğunu bu gazeteciler bir nebze deşifre etti de intikamı, devletin hukuk gücü kullanılarak alınıyor, hepsi bu...

***

İktidar artık, kendilerine yönelik hiçbir eleştiriye tahammül edemiyor, muhalif gazetecilere alenen "virüs" diyorlar, medyanın yüzde 90'ını ele geçirdikleri halde, kalan üç beş kuruluşu da yok etmek istiyorlar. Gazetecilik cezalandırılıyor.

Kendilerine yönelik haklı gerekçelere dayanan bir eleştiri olunca, eleştirenin üzerine çullanıyorlar. Bir evin fotoğrafını çekene cinayet işlemiş muamelesi yapıyorlar. Birileri her gün sistematik olarak Atatürk'e hakaret ediyor hatta 23 Nisan'da çeşitli kuruluşlarda bilinçli olarak Atatürk posterleri baş aşağı asılıyor, hiç sesleri çıkmıyor… Üstelik Atatürk'ün Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na bıraktığı mirası kontrol etmek için de atama yapıyorlar...

Murat ve Barış'lar için 19'ar yıl, Fatih Portakal için 3 yıl istiyorlar… Adam mı öldürdüler? Sadece söz söylediler; söz…

Burada sadece basın özgürlüğü değil hukuk devletinin de yargı bağımsızlığının da ayaklar altına alındığı görülüyor. Bu girişimlerin hiçbirinin hukukla ilgisi yoktur.

Yabancılar, Türkiye için "de facto diktatörlük" derken haksız değil ama diktatörlük, hiçbir diktatöre hayır getirmemiştir.

dfs-004-001-011-001-001.jpg

Yazarın Diğer Yazıları