Dikkat! Yunanistan bizim adaları da satabilir
Yunanistan’daki ekonomik kriz oldukça derindir. Avrupa Merkez Bankası ve IMF borçlarını, kredi veren Avrupa ülkeleri de alacaklarını tahsil edememektedir. Yeni Yunan Hükümeti de halkın kaldıramayacağı taahhütler içine girmek istememektedir. Zaten bu vaatle iktidar olmuşlar, üstelik pazarlıkta ellerini kuvvetlendirebilmek için iki hafta önce referanduma dahi giderek halkın desteğini almışlardır. Sağlıklı bir çıkış yolunun bulunması neredeyse imkânsızdır. Yeni kurtarma planı ağır koşullar içermektedir. Ancak Yunan hükümeti, bunu kabullenmek zorunda kalmıştır. İktidara tepkiler artmış, seçim öncesi vaatler yerine getirilemeyecek duruma gelmiştir. Hükümetin istifası ve yeni bir seçim gündemdedir.
Yeni yapılanmada özelleştirme konuları da bulunmaktadır. Bu kapsamda bazı Yunan adalarının satışa çıkarılacağı gündeme gelmiştir. Tespit edilen adaların, egemenlik hakkı Yunanistan’da kalmak üzere, yabancılara mülk satışı çerçevesinde satılması söz konusudur. Ancak bu adaların esasen Yunanistan’a ait olup olmadığına özellikle dikkat edilmelidir.
* * *
Yunanistan, siyaset boşluklarından istifade edip, Ege Denizi’ndeki Türkiye’ye ait olduğu tescilli bir kısım adalara, aidiyeti belli olmayan adacık ve kayalıklara sahip olarak egemenlik alanını genişletme çabasındadır. 2004 yılında Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olan 16 ada ve bir kısım kayalıkları işgal ettiği ve bu eyleme Türkiye’nin AB’den müzakere tarihi almak için ses çıkarmadığı bilinmektedir.
Yunanistan siyasi ve askeri yetkililerinin, bu adalardaki egemenlik haklarının kendisine ait olduğunu tescil ettirmek maksadıyla zaman zaman adaları ziyaret ettikleri ve buralarda denetlemeler yaptıkları haberlerine rastlanmaktadır.
Zamanında, aidiyeti tartışmalı olan Kardak kayalıklarının işgali üzerine, kararlılık göstererek savaşı dahi göze alıp, Yunanistan’ın bu eylemine son veren Türkiye’nin, kendilerine ait olduğu tescilli olan adaların işgaline sessiz kalması kabul edilemez.
Bu durumda Yunanistan’ın özelleştirme kapsamında, kendine ait olmayan, hatta Türkiye’ye ait olan adaları da, kendine aitmiş gibi, oldubittilere getirerek yabancılara satması beklenebilir. Böylece bir üçüncü ülkeyi araya sokmak suretiyle, aidiyet konusuna gerekçe yaratabilir.
* * *
Yunanlıların tarih boyunca fırsat kollayarak Türkiye aleyhinde hareket ettiği ve topraklarını, doğuya doğru sürekli genişlettikleri bir gerçektir. Sevr Antlaşması’nı müteakip, Batılı emperyalistlerin teşvik ve desteğiyle Türkleri Anadolu’dan atmak için işgale başladıkları, Polatlı’ya kadar geldikleri, Atatürk’ün önderliğinde verilen kurtuluş mücadelesiyle ülkemizden atıldıkları, yakın tarihimizde yer almaktadır. Bu işgalde yerli iş birlikçilerle de çalıştıkları bilinmektedir.
Ayrıca Türkiye’yi her açıdan zayıflatmak maksadıyla PKK’yla dayanışma içine girdikleri ve bazı ülkelerle, “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla birlikte hareket ettikleri de unutulmamıştır. İsrail’le ilişkilerimiz bozulduğunda, onlara yanaşmaları gözden kaçmamıştır. Kıbrıs’ın tamamına sahip olmak için “Enosis”i gerçekleştirmeye çalıştıkları, bunu mevcut şartlara, imkânlara, fırsatlara ve zamana göre uyarladıkları da yaşanan olaylarla tescil edilmiştir.
KKTC’deki son cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, dostluk havası içinde konuyu Rum tarafının menfaatine dönüştürmek için yürütülen algı operasyonuna da dikkat edilmelidir.
* * *
Yunanistan, ele geçirdiği her fırsatı Türkiye aleyhinde kullanmaktadır. Türkiye’nin anlaşmazlıkları barışçıl yaklaşımlarla çözmek istemesine karşılık, özellikle Türkiye’nin çeşitli nedenlerle politik zafiyet göstererek ses çıkarmamasından istifade etmektedir. Halen olduğu gibi ekonomik ve dolayısıyla sosyal açıdan en zayıf olduğu durumlarda dahi askeri harcamalarından kısıntıya gitmemektedir.
Bu nedenle Türkiye, hiçbir nedenle, saflık göstererek sorunlara barışçıl yaklaşımlarda bulunmamalıdır. Aslında sorun yoktur. Sorun, Yunanistan’ın tutumudur. Türkiye’nin menfaatlerini korumasının güç gösterisinden geçtiğini bilmesi, özellikle askeri güçle siyaset ve diplomasinin önünü açması, tavizlerden kaçınması, hakkını ve hukukunu kayıtsız şartsız koruması elzemdir. Kaybedilen hakların derhal geri alınması, buna müsamaha gösterenlerin boynunun borcudur.
Yunanistan, tarih boyunca değişmemiştir. Değişmesi de beklenmemelidir. Dönemsel sıkıntılardaki durumuna aldanmamalıdır. Dik durulduğunda ve kararlı olunduğunda sorun çıkmayacaktır. Yunanistan’ı ekonomik sıkıntıdan kurtarmak için borçlarını bizim ödememizi önermek kadar saflık olamaz. Yunanistan’da fert başına millî gelirin bizimkinin 2,5 katı olduğu, sosyal haklarının da bizimkinden çok daha iyi olduğu bilinmelidir. Önce kendimize bakmamız gerekir.