Devletin intikamı mı; devletten intikam mı?
28 Şubat davasında yargılanan ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak"le suçlanarak ömür boyu hapis cezasına çarptırılan komutanlardan, 85 yaşında ve ağır sağlık sorunları bulunan emekli Korgeneral Vural Avar cezaevinde, uykusunda hayatını kaybetti.
Konuyla ilgili olarak siyasilerden ilk tepki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''ndan geldi. Kılıçdaroğlu, "85-90 yaşında insan hapishanede tutulmaz. Tuvalete gidemeyecek bir kişi hapiste tutulmaz. Eğer devlet olarak siz bunu yapmaya kalkarsanız kişilerden intikam alırsınız. Devlet intikam duygusuyla yönetilmez, adaletle, bilgiyle, birikimle yönetilir. Eğer 85-90 yaşındaki insanlara ''sizi hapislerde öldüreceğiz'' derseniz demokrasinin, insan haklarının olmadığı algısı çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkar. Buradan iktidar sahiplerine sesleniyorum. Eğer 85-90 yaşındaki insanlar hapiste kalmasın diyorsanız her türlü katkıyı vermeye hazırız. Çünkü biz adaletten, insan haklarından yanayız." dedi.
"İktidar sahipleri", çoğul bir kavram... Muhalefet her vesileyle "şahsım devleti" veya "tek adam devleti" dediğine göre iktidar sahibi olan kişi de bellidir. Zaten Cumhurbaşkanı''nın, yaş veya hastalık gerekçesiyle mahkûmları affetme yetkisi vardır. Tabii 28 Şubat davası mahkûmu olan emekli generaller, "biz suç işlemedik" diyerek affı kabul etmeyebilir ama içlerinde 90 yaşında olanlar da bulunuyor. Bu yaşta çeşitli sağlık sorunları bulunan insanların, cezaevinde tutulması, hukukla izah edilemez... Bu, devletin intikamı da değildir, aksine devletten intikam almaktır.
Kaldı ki 28 Şubat''ta durdurulmaya çalışılan ama hükümetlerin önemsemediği irtica faaliyeti, 15 Temmuz 2016''da darbe girişiminde bulunmuştur. Komutanları suçlayan savcılar da darbe girişiminde bulunan örgüte mensup savcılardır ve halen onlar da hapistedir...
***
Gerek Tayyip Erdoğan gerekse TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Montrö Boğazlar Sözleşmesi''ni tartışmaya açınca, 103 emekli amiral, "Montrö''ye dokunulmasın" diye ortak bir bildiri yayınladı. İktidar, yani Tayyip Erdoğan bu bildiriyi "art niyetli bir girişim" olarak yorumladı ve medya gürültüsüyle birlikte savcılar harekete geçirildi. Cumhurbaşkanlığı da davada müdahil olarak temsil edildi.
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinde tarikat yapılanmasına izin verilmemesi için de çağrıda bulundukları gerekçesiyle yargılanan emekli amirallerin davası, Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
103 emekli amiral hakkında "suçun yasal unsurlarının oluşmadığı" gerekçesiyle beraat kararı verildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı''nın, sanıklar Alper Çetin Tezeren, Atilla Kezek, Atilla Kıyat, Arif Vehbi Alpman, Ergün Mengi, Işık Biren, İlker Güven, Mustafa Özbey, Namık Kemal Çalışkan, Osman Metin Açımuz, Ramazan Cem Gürdeniz ve Türker Ertürk yönünden beraat kararının bozulmasını talep edeceği de bildirildi.
Mütalaada, söz konusu isimlerin, seçilmiş hükümeti hedef aldıkları ve muvazzaf askeri personel ile toplumun muhalif kesimlerini birlikte harekete geçirmek için anlaştıkları iddia edilmişti.
Bildiride "Türkiye''nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz." denilmiş ve ayrıca "Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir." diye uyarıda bulunulmuştu.
Bu girişimin, hiçbir suç unsuru taşımadığını herkes biliyordu ama yargılanmalarının asıl sebebi, iktidarın, toplum karşısında düştüğü durumdan çıkma çabasıydı...
İddia edildiği gibi 102 emekli amiral "devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşmak" şöyle dursun, devletin güvenliğini tehlikeye atan iktidar söylemleri ve eylemleri karşısında toplumu uyarmıştı...