Devletin bekasını bir de benden dinleyin!
Seçim atmosferinde en çok kullanılan kelime nedir?
"Beka" değil mi?
Türk Milleti'ne bir tercih gibi sunulan yeni rejim, "beka" kelimesi öne sürülerek pekiştirilmek isteniyor. Konfüçyüs, "Kelimelerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız. Kelimelerin gücünü bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir" demiş.
Öyleyse, "beka" kelimesini yeniden incelemek şart!
"Beka", Arapça kaynaklıdır. İslam dininde, "Allah'ın varlığının sonsuzluğu" anlamına gelir. Türkçede bu anlamı ile birlikte "devletin varlığının devam ettirilmesi" için de kullanılmaktadır.
Devletin devamı nasıl mümkün olabilir? Devleti kuran iradenin, yani millet egemenliğinin devamı ile birlikte değil mi?
Peki, Türkiye'de millet egemenliğinin devamına en büyük tehdit nereden gelmektedir?
Yıllardan beri bu sorunun cevabını vermekle meşgul oluyorum ama öncelikle herkesin kendi vicdanında vereceği cevap önemlidir.
***
Bilge Kağan, "Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini (devletini) ve töreni (hukukunu) kim bozabilir ki?" derken "devleti ebed müddet" anlayışını taşlara kazıtmıştır!
Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar kalacaktır" derken aynı anlayışı ortaya koymuştur.
Mehmet Akif Ersoy, "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" veya "Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl" derken devletin bekasını milletinin zihnine yerleştirmek istiyordu.
İstiklal Marşı bir bütün olarak, milletin ve devletin bekasını yansıtır.
Nihal Atsız da, Hunlar, Göktürkler, Büyük Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti zincirinin, aynı devletin devamı olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur.
***
Peki şimdi ne oldu da Türkiye beka sorunu ile karşı karşıya?
Türkiye'yi yöneten kadro, ABD politikasını takip ederek Arap Baharı'nı 2005 yılında İstanbul'da tezgâhladı, 2011 yılından itibaren de Suriye'deki rejimi değiştirmek adına, komşu ülke aleyhine asker topladı, bunları eğitti ve donattı! Suriye'de iç savaş başlayınca, ABD önce IŞİD, ardından PYD terör örgütleriyle, sonra da kendi askerleriyle; Rusya ise doğrudan asker göndererek müdahil oldu. Kaos ortamından kaçan milyonlarca insan, Türkiye'ye sürüldü! Böylece üzerinde yeni bir devlet kurulması planlanan Fırat'ın doğusu, büyük ölçüde boşaltılmış oldu. Türkiye'nin ise hem nüfus yapısı değişti hem de ekonomisi sarsıldı. Ani nüfus artışına karşı gıda üretimi yetersiz kalınca, yani talep fazlalaşınca gıda fiyatları yükseldi.
Türkiye, kendisine tehdit olacağını öngördüğü Fırat'ın doğusuna müdahaleden bahsedince, ABD Başkanı tarafından "ekonominizi mahvederim" diye alenen tehdit de edildi.
Türkiye'ye yönelik en yakın tehdit budur!
***
Soru şudur? Suriye'de olup bitenlerin Türkiye'nin bekasını tehdit etmesine kim sebep olmuştur?
Sorular çoğaltılabilir!
* Şimdi bir terör örgütü olduğu kabul edilen Fetullah Gülen cemaatini, yargıda, orduda ve eğitimde paralel devlet haline getirerek Türkiye'yi 15 Temmuz kargaşasına sürükleyen kimdir?
* Bir devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü sağlayan birinci etken, kuruluş felsefesi ve millet anlayışıdır. Yeni nesillerin o bilinçle yetiştirilmesi gerekir ki devletin bekası teminat altına alınmış olsun.
* Öyleyse, "Türk'üm, doğruyum" diye başlayan ilkokul andını kaldırmak ve kurucu felsefe olan "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü yazılı olduğu yerlerden kaldırmak hatta "T.C." tabelalarını bile sildirmek devletin bekasına vurulmuş darbeler değil midir?
* Cumhuriyetin bütün kazanımlarını satıp savurmak, yani millî devletin dayandığı ekonomik alt yapıyı yabancılara devretmek, devletin bekasına vurulmuş en büyük darbe değil midir?
Allah'tan korkmuyorlar, kuldan da utanmıyorlar ki işledikleri bu vahim suçları yok sayarak başkalarına ithamda bulunuyorlar!