Devlet otoritesi sınanıyor
Türkiye’deki asıl sorun terör değil bölücülüktür. Bölücülük, siyasetle, terörle ve propagandayla yapılmaktadır. Terör, bölücülüğün şiddet yaratan, baskı oluşturan ve devlet otoritesini zayıflatmaya çalışan, gücünü silahtan aldığı insanlık dışı boyutudur.
Türkiye’deki terörün siyasi amacı, bölücü siyasetin önünü açmaktır. Bölücü siyasetin amacı da ulus devlet anlayışını kırmak, ayrı bir Kürt milleti oluşumu yaratmak, bunu yasallaştırmak, ayrıcalıklı bir statü elde etmek, üniter yapıyı bozarak önce demokratik özerklik adı altında bir yönetim biçimi, daha sonra da federasyon ve imkân bulunca da bağımsız bir devlet oluşturmaktır.
Ancak terör can yaktığı, acı çektirdiği, korku, baskı ve şiddet yarattığı için daha çok dikkat çekmektedir. Siyasi bölücülük, demokrasi, özgürlük ve düşünce hürriyeti kapsamında yürütülmektedir. Hatta yeni anayasa çalışmalarında kendisine yer bulabilmek için masum gösterilmeye çalışılmaktadır.
***
PKK terör örgütünün eylemleri tırmanış göstermektedir. Hemen her gün saldırı, çatışma, mayın tuzağı, bomba, adam kaçırma gibi eylemlerle karşılaşılmaktadır. Bölge halkı sindirilmek istenmekte, kendi yanlarında tavır almaya zorlanmaktadır.
Artan terör olaylarının birkaç maksada yönelik olduğu değerlendirilmektedir.
Bunlardan birincisi, bölgede kendilerinin etkin ve hâkim olduğu mesajını vermektir. Özellikle Şemdinli’de oluşturdukları, ancak başarılı olamadıkları devlet otoritesini sarsmayı hedefleyen girişimleri, milletvekili kaçırma olayı ve BDP’lilerle yol kesme adı altındaki buluşma sahnesi, bu mesajın parçalarıdır.
İkincisi, bazı yerlerde infial oluşturarak kendi tarafına çekebildikleri Kürt kökenli vatandaşlarımızla diğer vatandaşlarımızı karşı karşıya getirip, iç çatışma ortamı yaratmaktır. Gaziantep olayı bunun en yakın örneğidir. Eylem için Gaziantep’in seçilmesinin sebebi, göçten dolayı bu şehirde Kürt kökenli vatandaşlarımızın oluşturduğu yoğunluktur.
Üçüncüsü de, böyle bir çatışma ortamında kendi yanında yer alabilecek olanlarla devlet güvenlik güçlerini karşı karşıya getirip, bir Suriye örneği yaratmak ve bu durumu uluslararası kamuoyuna göstermektir.
***
Terörün artmasının sebeplerden biri de, Türkiye’nin Orta Doğu politikasıdır. Türkiye ABD’nin etkisiyle, uzun bir süredir, Irak’ın kuzeyindeki terör odaklarını yok etmek maksadıyla, sınır ötesine hava harekâtı dışında bir müdahalede bulunamamaktadır. Bunun verdiği sıkıntının yanında, Suriye’deki olaylar nedeniyle kuzey bölgede oluşan otorite boşluğunun, PKK ve uzantısı tarafından kullanılması da terör eylemlerinin artmasına katkı sağlamaktadır. Hatta Türkiye’nin Suriye politikasından dolayı Esat yönetiminin bu eylemlere, gücünü muhalifler üzerinde yoğunlaştırmasından dolayı destek veremese bile, olanlardan memnunluk duyduğu bir gerçektir. Ancak bu konuda, istihbarat elemanları vasıtasıyla yardımcı olduğu da düşünülebilir.
Diğer taraftan İran’ın, yine Türkiye’nin Suriye politikasını tasvip etmemesinden dolayı PKK terör örgütüne bazı imkânlar sağladığı ifade edilmektedir. Ayrıca Barzani yönetiminden beklenen destek sonuç vermemektedir. Zaten Barzani’ye hem evveliyatı, hem etnik kökeni, hem de ideali ve beklentileri nedeniyle güvenmek hatadır. Irak Şii yönetimi de mezhepsel olarak Türkiye yönetimine karşı tepkilidir. Rusya da Suriye’nin arkasında olduğundan Türkiye’nin politikasına karşıdır.
Dış politikadaki bu olumsuzluklar, terörün artmasına ve yaygınlaşmasına uygun bir ortam oluşturmaktadır.
***
Bütün bunların yanında iç siyasette, başta etnik siyaset yapan parti olmak üzere, demokrasi ve özgürlük adına etnik düşünceyle bölücü siyaset yapan diğer bazı milletvekilleri, akademisyen, yazar ve bazı medya sözcülerinin, ortamı fırsat bilerek yaptıkları propaganda ve takip ettikleri siyaset kaygı vericidir. Sözde “Birleşik Kürdistan’ın” dört başkentinin açıkça söylenmesinden, teröristlere gerilla denmesine, masum ve haklı gösterilmesine, kültürel haklar adı altında taviz beklentisi içinde olunmasına kadar uzanan bölücü eylem ve düşünce ifadeleri devam etmektedir. Bölücüler, yeni anayasa çalışmalarında ulus devlet ve üniter devletin yok olması beklentisi içindedir.
Bölücü siyaset, bölücü terörden daha tehlikelidir. Gücünü de terörden almaktadır. Terör örgütü, bütün imkânlar kullanılarak yurt içinde ve dışında askeri, siyasi, diplomatik, ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak kesin yenilgiye uğratılıp, etkisiz hale getirildiği taktirde, bölücü siyasetin manevra alanı kısıtlanmış olacak ve etkisi otomatikman azalacaktır. Eylemlerle, halkın ve devletin karşı karşıya getirilmesine çalışıldığı ve devlet otoritesinin sınandığı düşünülmektedir.