''Devlet nerede?'' sorusundan kim huzursuz olur?
Emekli yarbay Günal Yalçın, depremle ilgili uzun bir inceleme yazısı gönderdi... Ben yazının sadece "devlet nerede?" sorusu ile ilgili bölümünü özetleyerek paylaşmak istiyorum:
"Devlet dediğimiz siyasi organizasyon, millet için vardır.
On üç buçuk milyon vatandaşımızın yaşadığı deprem bölgesinde de tüm vatandaşlarımız özlemle ve can havliyle devletine seslenmiş, devletinden yardım ve destek istemiş, devletinden başka kimseden istekte bulunmamıştır.
O güne kadar vatandaşlık görevini yapan, vergi veren, üreten vatandaşların çok doğal hakları idi bu istekleri.
''Devlet nerede?'' demek, depremde göçük/enkaz altında kalan depremzedelerin, orada devletini aramasıdır.
Depremzedeler, devleti, depreme gecikmeden zamanında müdahale etmesini beklediği kurumları, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri''ni yanında görmek istemiş ve arama ve kurtarma ekiplerinin deprem mahalline gelmemiş ve müdahale etmemiş/edememiş olması nedeniyle büyük acıyla ve ısrarla ''devlet nerede?'' diye seslenmiş ve yardım talep etmiştir. Bu talep, çok normal değil midir? Depremzede ve yakınları anayasal haklarını aramışlardır.
''Devlet nerede?'' demek, ''devlet yok'' demek değildir. ''Devlet nerede?'' feryadından ''devlet yok'' şeklinde bir anlam çıkarmak; kusurlu, hatalı ve görevini hakkıyla yerine getiremeyenlerin, suçluluk duygusuyla suçluluklarını kapatmak için takındıkları tavırdır.
***
İktidar yetkililerinin açıklamalarından ne zaman, nerede, ne kadar var oldukları ve varlık gösterebildiklerini anlamak mümkündür!
Devletin yardım eli istenilen yer ve zamanda, her yerde değildi, her şey kontrollerinin altında değildi.
Depremin üzerinden 37 gün geçti, vatandaş hâlâ ihtiyaç duyduğu ve süreklilik arz eden barınma, iaşe/beslenme, su/temizlik/hijyen ve hayata dair her tür ihtiyaçla ilgili yardım talep ediyor. İktidar ise, günlük şu kadar yemek, şu kadar su dağıttık gibi beyanlarda bulunuyor. Kimse ''hiç hizmet verilmedi/verilmiyor'' demiyor ve diyemez de... Söylenmek istenen günlük ya da tümüyle verilen hizmetin bölgedeki insanlar için sayısal olarak yeterli olmamasıdır.
Günlük şu kadar hizmet veriyoruz yaklaşımı, tüm vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarını eksiksiz karşılıyoruz demek değildir.
***
*T.C. Anayasası''na göre devlet vatandaşların can ve mal güvenliklerini korur ve gerekli tedbirleri alır, Türk Milleti''nin refah ve huzurunu sağlar. Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini temin eder.
*AKP iktidarı depremin başından itibaren, sonradan geç kaldıklarını itiraf etse de gecikmeleri saklamış, bu suretle yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını geciktirmiştir.
*AKP iktidarı temsilcilerinin bazıları, vatandaşların hayati ve acil ihtiyaçlarının karşılanmasına odaklanmak yerine; başta muhalefet partilerin temsilcileri ve basın mensupları olmak üzere, vatandaşların ve gönüllülerin istek ve eleştirilerine küfür ve hakaretlerle cevap vermeyi, ''not alıyoruz, bunun hesabını soracağız'' şeklinde tehdit etmeyi tercih etmiştir.
*Birleştirici, kucaklayıcı, kuşatıcı dil yerine; ayrıştırıcı, ötekileştirici kin ve nefret dilini kullanmaktan vazgeçilmemiştir.
*AKP iktidarı, bazı hatalarını kabul ettiğini dile getirerek her zaman olduğu gibi helallik istemek yöntemini tercih etmektedir. Hukuk devletinde suç işleyenler cezasını çeker, af isteyerek sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir.
*Aradan geçen zamana rağmen, acil ihtiyaçlar için 115 milyar lira para toplandığı halde, bölgede çadır, su, tuvalet, banyo ve kuru gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinin karşılanamaması kabul edilemez. Bunun hesabı sorulmalıdır.
*AKP İktidarı, deprem bölgesine müdahaleyi zamanında ve yeterli ekip ve ekipmanla yapamamış, tüm süreci ve koordinasyon faaliyetlerini doğru yönetememiş, başarısız olmuş, Türk Milleti''ne güven vermemiştir."