Devlet neden önemlidir?

Türkiye, 1933-1938 arasında yoğun bir devletçilik dönemi yaşadı. Bu yıllarda, özel sektör elinde sermaye olmadığı için devlet, doğrudan Sümerbank gibi fabrikaları kurdu. Bugün aynı devletçiliği isteseniz de uygulayamazsınız. Buna karşılık yine bugün devleti, piyasanın önünü kesen bir organizasyon olarak da göremezsiniz.

Zira piyasa, hiçbir müdahale olmadan, devletin yönlendirici ve denetleyici gücü olmadan tek başına rekabeti sağlayamaz. Piyasa başarısızlığı dediğimiz olgu ortaya çıkar.
Piyasa başarısızlığı, eksik rekabet, dışsallıklar, kamu malları ve asimetrik bilgi akışı yüzünden piyasa işleyişinin aksamasıdır. (market failure) Asimetrik bilgi akışı, piyasada bir tarafın diğerine göre daha iyi veya daha fazla bilgi sahibi olmasıdır. Bilgi Asimetrisi, istediğinin tersine bir seçim, ahlaki risk ve temsil sorunu gibi sorunlar yaratabilir. Eksik bilgi sahibi olanlar, yanlış kararlar verebilir. Haksız rekabet oluşur.
Piyasada rekabet şartlarının iyi işlemesi ve fiyat mekanizmasının iyi çalışması halinde piyasada bireyler kendi çıkarlarını maksimize edecektir. Bu durumda toplumsal refah da maksimize edilmiş olacaktır. Eğer piyasada aksama olursa, devlet müdahalesi ile bu aksaklık düzeltilebilir. Ferdi ve toplumsal refahı artırmak için devletin, piyasaların işlemesini sağlayacak müdahaleleri yapması, gerekirse piyasa dışı önlemler alması şarttır.
Söz gelimi, eğer devlet müdahil olmazsa, fabrikalar atıklarını akarsu, göller ve denizlere döker. Bunun maliyetini tüm toplum çeker.
Sonuçta, piyasa başarısızlığını en aza indirmek için, devletin piyasaya rekabet altyapısı sağlaması ve kurumsal yapıyı geliştirmesi gerekiyor.
1970’li yıllara kadar daha aktif olmak üzere, ondan sonra da her zaman ve her yerde devlet, tüketiciyi korumak ve piyasa düzeninin daha iyi çalışmasını sağlamak için piyasaya müdahale etmiştir. Zira özel kesimin üretip sattığı mallarla kamu hizmetleri gerçekte birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Daha çok sayıda otomobil üretiminin, daha fazla park yerine ihtiyaç göstermesi gibi. Bu iki kesimin arz ettiği mal ve hizmetler arasındaki dengesizlik bir toplumsal dengesizliğe yol açmaktadır.
Spekülatif sermaye, hedge fonlar devlet düzeninden ve müdahaleden hoşlanmaz. Küresel süreçte sermaye hareketlerinde aşırı liberalleşme, biz ve bizim gibi dalgalı kur sistemi uygulayan bazı gelişmekte olan ülkelerde kur baskısı yaratarak, GSYH’nın yüzde onuna ulaşan cari açıklara neden açmıştır.
1997 yılında Doğu Asya’da yaşanan ekonomik krizlerin nedeni, devlet müdahalelerinin çok yetersiz olmasıydı. 2001 krizinde, Arjantin krizinde yabancı bankaların bir gecede 31 milyar dolar transferi, devlet kontrolünün yetersiz olması konvertibiliteyi kuralları dışına çıkarmış olmasıydı.
Küreselleşme sürecinde, devletin zayıflaması ve spekülasyonun hâkim olduğu başıboş piyasaya, dünyada kriz, ekonomik kriz aralığının sıklaşmasına, kriz maliyetlerini fakir halkın ve çalışanların yüklenmesine neden olmuştur.
Sonuç: Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, kalkınmanın hızlanması için devletin doğrudan piyasada olması lazımdır.

Yazarın Diğer Yazıları