Demokrat Parti’de bir bayrak rüzgâr bekliyor...

Demokrat Parti’nin, Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlediği “Büyük Türkiye Buluşması”na, şimdi partinin medya ile ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı olan ünlü gazeteci Hulusi Turgut’un davetiyle katıldım.
Salonu dolduran binlerce kişi, Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk gelmeden önce, Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiiriyle coşturulmaya çalışıldı. Doğru Yol Partisi’nin Demokrat Parti adını alması, Anavatan Partisi’nin bu yapıya katılması süreci henüz tam anlamıyla oturmuş değil. Partililer, bayram yerine gider gibi ellerinde bayraklarla toplantıya katılmıştı ama hemen herkes bir şeylerin eksik olduğunun bilincindeydi. İster istemez, Arif Nihat Asya’nın “Bir bayrak rüzgâr bekliyor” şiiri aklıma geldi:
“Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!”
***
Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, nöbeti zamanı gelince devredeceğini belirtmişti. Bunu herkes bildiği için seçimler yaklaşırken, partinin en azından barajı aşması adına, bu değişikliğin artık gecikmemesi gerektiği düşüncesi hâkim. İlhan Kesici adı sık telaffuz ediliyor.
Cindoruk, “Bizim barajın kaldırılmasına, değiştirilmesine ihtiyacımız yok. Bu saltanat, bu seçimde bitecek. Demokratik yapıyı biz kuracağız, barajları indireceğiz, seçim ittifaklarını önleyen engelleri yıkacağız ve demokratik bir anayasa yapacağız” diyor ama dışarıya pek belli edilmese de parti birleşmesinden doğan sorunlar hâlâ devam ediyor. Cindoruk, bu sorunları gidermeye çalışıyor. Kürsünün sol tarafına 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yan yana samimi bir şekilde sohbet ederken çekilmiş büyük bir fotoğrafın konulması bu gayreti ifade ediyor.
***
Konuşmasında son yedi yıldır Türkiye’nin temel sorunlarını mevcut hükümetin ürettiğini söyleyen Cindoruk, “Gelsin anayasa gitsin anayasa. Çünkü korkuyor. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı var. Bir hukukçu olarak söylüyorum, bu hazırladıkları anayasa değişiklikleri, yaptıkları konuşmalar, anayasaya aykırılığın yeniden odak noktası haline geliyor. Bu tempoda devam ederlerse ben de üzülürüm onlara. Keşke bu Ak Parti olmasa. Keşke bu Ak Parti devletle halk arasına girmese, kurumlar arasına girmese birçok mesele çözülür. Böyle giderse ben bu partiyi ihtiyaç fazlası olarak görüyorum. İhtiyaç fazlası partilerin nasıl ambara dönmesi, korunması, saklanması günü gelirse böyle bir sonuçla karşı karşıya gelecektir. Bunu da yapacak olan sizsiniz ey Türk halkı” dedi.
Cindoruk “Kiminin veliahtı gemicik almış, kimi unla yumurta çırpıyor. Kiminin üç gasteciği var kiminin 3 TV’ciği var. Kimi deniz fenerini karadan yürütmüş, kimi 80 katlı gökdelen dikmiş. Kimi dibo, kimi çeto” dedi ve Türkiye’nin birliği konusunda Yaşar Kemal’den bir örnek verdi:
“Yaşar Kemal Türkçenin büyük yazarı, benim dostum. Geçenlerde ’Türkiye’de her köy benim doğduğum köydür’demişti. Bu cümle kadar Türkiye’nin birliğini anlatan bir cümle olamaz. Koca Yaşar’a buradan, aferin, yaşa, var ol diyoruz. İşte aradığımız bu...”
Cindoruk’un konuşmasından sonra “Yedi Renk Yedi Bölge Türkiye için El Ele, Gönül Gönüle” adı altında ülkenin yedi bölgesinden halk dansları şöleni başlarken ben salondan ayrıldım.

Yazarın Diğer Yazıları