Demokrasi ve bölücülük
PKK diasporasının Kürtlerin kendi kaderini tayin için BM’ye yaptığı müracaatın kabul edilmesi bile teğmenlerin yemini kadar ilgi görmedi. İktidar ve yandaşlarının önceliği her zaman konumlarını korumak, saltanatlarını sürdürmek oldu. Oysa bu hain teşebbüs, daha çok konuşulmalı, daha çok gündem olmalıydı. Erdoğan iktidarının devamını vatanın birlik ve bütünlüğünden önde görenler bu girişimi görmezden geldiler. Tıpkı bazı DEM Partili belediyelerin Türkçeyi bölgeden sürmek için yaptıkları faaliyetleri görmezden geldikleri gibi. Önümüzdeki on yılların en önemli meselesi bölücülük ihanetidir. Türkiye neredeyse yarım asırdır enerjisini, imkânlarını bu işe harcıyor. Askerî alanda başarılı da oldu. Ama AKP siyasetinin zikzakları, ulus-devletle problemli siyaseti büyük zaaflara neden oldu. PKK kitlesinin büyümesinde, taban genişletmesinde bu yanlış ve saplantılı siyasetin büyük etkisi var. PKK ile masa kurmak ona bölgede büyük prestij kazandırarak,
kitlesel kaymalara yol açtı, yüzde 5’ken 13 oldular.
Devletin bekası ile ilgili konularda tutarlı olmak başarının birinci şartıdır. Erdoğan’ın politikalarında böyle bir tutarlılık endişesi yok. Dün savunduğunun tersini bugün kolaylıkla savunabiliyor. Destekçileri de hiç bir kayıt koymadan peşinden gidebiliyor. Çünkü bir fikrin, bir inancın peşinden değil, bir kişinin hırslarının peşinden gidiyorlar. Bir fikrin peşinden gitseler, Erdoğan’ın her siyasetini o fikrin süzgecinden geçirmeleri, kritik etmeleri gerekir.
Bu tezat siyasetine birçok örnek vermek mümkün, bunun için sadece Sisi ve Esat’la ilgili söylenenleri hatırlamak kâfi. O Sisi önceki gün turkuaz halılarla karşılandı, üzerinde yürüdüğü halı değil, iktidarın şimdiye kadar kendisi hakkında söyledikleriydi.
Bölücülük şu veya bu meselenin gölgesinde kalacak bir konu değil, ne yazık ki öncelik siyasi ikbal olunca, ayrılıkçı ihanetin cüret ve cesareti artıyor.
Bunca gelişme ve teşebbüse rağmen daha hâlâ DEM Parti’nin taleplerini demokrasinin bir gereği gibi gören, Demirtaş için kampanyalar düzenleyen bir sürü ‘ahmak demokrat ve siyasal İslamcı’ var. Bölücülüğü büyüten, semirten de ona onun dışında olup meşruiyet sağlayan bu kesimler PKK, sempati alanını onlar üzerinden genişletiyor, taleplerine onlar vasıtasıyla haklılık kazandırıyor.
Erdoğan’ı biraz daha iktidarda tutmak için devlet ve milletin varlığına yönelmiş bu bölücü tehdidi görmezden gelmek, tehdidin en az kendisi kadar vahimdir. Gaflet, bazen ihanetle aynı yerde buluşur ve ona hizmet eder. Bu bilinçli körlük büyüyen felaketimizin sebeplerinden biridir. Bölücü ihanet bu körlükten çok istifade etti hâlâ da ediyor. Örgüt, AKP döneminde bu körlük yüzünden eylem kapasitesi azalsa da, destek kapasitesini daha da büyüttü. Diasporasi her uluslararası kuruluşa sirayet edebiliyor. Kapı kapı dolaşıp Türkiye’yi işgalci olarak niteleyebiliyor. Türkiye ise, işini gücünü bırakmış reisimizi daha fazla nasıl mutlu edebiliriz, ihtiraslarını nasıl tatmin ederiz diye uğraşıyor. Tehlike kapımızda. Bu aymazlık devam ederse yarın çok geç olabilir. Demokrasi havariliklerini DEM Parti üzerinden gösteren, demokrat görünümlü ‘kripto bölücülerin’ uyutma oyunlarını bozma zamanı gelmiştir. Hiç bir insan hakkı bir ülkeyi bölmek için kullanılamaz. Demokrasilerde DEM Parti gibi partilerin yeri yoktur. Susarak, seyrederek ihanet önlenmez. Nereye gittiğimizi görün artık!