Demir alma günü gelmişse iktidardan!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası meydana gelen olağanüstü durumu fırsata çeviren AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin desteğiyle Anayasa'yı değiştirdi ve "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" diye tek kişilik bir yönetim şeklini, hepsine şaibe karışmış bir Meclis oylaması, referandum ve seçimle kabul ettirdi.
Erdoğan, referandumda, oylama sürerken mühürsüz oy ve zarfların geçerli kabul edilmesine itiraz eder gibi yapan muhalefete de "Atı alan Üsküdar'ı geçti" diye cevap verdi.
Takip eden süreçte, Hazine'yi boşalttılar; ekonomide deniz bitti! "PTT'de ayçiçek yağı satmak" gibi garip çözümler üretildi. Ucuz ekmek satışına ise engellemeye çalıştılar!
Salgın gerekçesiyle konulan sokağa çıkma, toplanma yasakları, para cezası kesmek için kullanıldı. İktidar partisi ise düğün yasağını da deldi, miting yasağını da kongre yasağını da…
Derken, sıra yaylaları imara açmaya, yani satmaya geldi… İktidar, Boğaziçi Üniversitesi'ni kendisine benzetmek için rektör ataması yaparak bir tartışma konusu daha çıkardı. Bu arada "Kâbe resmi yere atıldı" gibi bir tahrik unsuru da kullanıldı. Türkiye'yi, Kâbe'yi hatta Kur'an'ı pasta yapıp yiyenlere ise sesleri bile çıkmadı!
***
Bu gerilim tohumları yeterli olmayınca, "Acaba iktidarı devam ettirebilmek için Anayasa değişikliği ile yeniden topyekûn bir sıfırlama yapabilir miyiz?" arayışına girdiler.
Erdoğan, "Yakında reform paketlerimizin felsefesini, amaçlarını, hedeflerini ve faaliyet başlıklarını içeren kapsamlı çalışmayı kamuoyuyla paylaşacağız. Türkiye'de sorunların kaynağının 1960'dan beri darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu ortadadır. Yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi. Cumhur İttifakı'ndaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz." dedi.
Her şeyden önce, Cumhur İttifakı'nın milletvekili sayısı Anayasa yapmaya yetmiyor. Öyleyse böyle bir girişimin asıl sebebi nedir?
Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimine girmesi ancak erken seçimle mümkün olabiliyor. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanlığı seçimi için getirdikleri yüzde 50 barajı şimdi kendi önlerindeki en büyük engel oldu. Ne yapmak gerekir? Kimilerine göre, seçimlerden önce muhalefetin istediği, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e dönülebilirse ve ilk genel seçimde yine birinci parti olunabilirse, hiç değilse Başbakanlık garantiye alınmış olur! Ancak Abdülkadir Selvi, "Erdoğan'ın anayasa hamlesinin püf noktaları" başlığı altında yazdığı yazıda, "AK Parti'nin yeni anayasa önerisinde parlamenter sisteme dönüş yer almıyor." diyor! Selvi, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, yeni anayasa önerisinde iki kırmızı çizgi yer alıyor. Biri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi diğer ise üniter yapı. İlk dört maddeye dokunulmayacak" dediğine göre, bu mesajla Millet İttifakı içindeki milliyetçi kanada mesaj hatta "yem" atılmış oluyor! Tabii, bu zokayı yutacak balık varsa... AKP ne zaman "üniter devlet" konusunu kırmızı çizgi olarak görmüş ki şimdi görsün? Daha milletin adını bile zorlanarak seslendiriyorlar!
***
Nedense bu arayışlar veya ön alma çabaları, bana Yahya Kemal'in "Sessiz Gemi" şiirini hatırlatıyor. Hani "Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." diyor ya, iktidardan demir almak zamanı gelmiş olmasın?
Hatta bu gidiş, şairin, "Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol." dediği gibi de gerçekleşebilir...
Sadece insanlar ölmez, iktidarlar da ölür...
Asıl sorun ise yeniden milli bir devlet yapısı oluşturabilmekte...