Dayan Murat...
Beşiktaş’ta kurulan Sırtlan Pususu’na düşüp, Silivri’deki Hukuksuzluk Müzesi’de yargılamalara tanık olanların yolu bir şekilde birleşiyor. Birbirlerini hiç tanımayan insanların inşa ettiği dostluk köprüsünden geçenleri yakından tanıma şansı elde ettiğim için bahtiyarım. Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Mamak, Şirinyer, Sincan ve Silivri hapishanelerinde kendiliğinden oluşan kardeşlik hukuku bizleri büyük ve yıkılmaz bir aile haline dönüştürdü. Bir iken resmen bin, iki bin, üç bin, beş bin kişilik köklü ve geniş ailenin bireyleri yaptı. Mustafa Önsel, Ali Aydın, Orkun Gökalp, Cemal Temizöz ile başlayıp o günlere kadar hiç tanımadığım denizcilerin katılımı ile büyüdükçe büyüdük. Murat Özenalp bunlardan biriydi.Yüzünden hiç bir zaman eksik olmayan gülümseme, kibarlık ve centilmenlik timsali oluşunu unutmak mümkün değil. Tokat’ın Zile ilçesinden çıkıp Deniz Lisesi ve Deniz Harb Okulu ve Kurmay Akademisini birinciliklerle bitirip Bahriye’nin kurmay albayı olduktan sonra Türk Denizciliğini dünyada yükselten nesilin temsilcisi tam da amiral olacağı sırada dönem arkadaşları ile iftiraların en büyüğü ile suçlanıp içeri tıkıldı. Mahpus yatmak zor zenaattir. Murat Albay ile üç yılı geçkin süre kim beraber yattı ise onunla ilgili unutulmaz, insani dersler içeren anı anlatmıştır. Murat Albay’ın dramını ilk kez Müyesser Yıldız yazdı. Babasının gizli görevde olduğunu zanneden küçük kızı ile açık görüşte top oynarken yere yığılışı, geçirdiği beyin kanaması sonrasında GATA’da halen uyanamadığı uyku.. 68 yaşındaki annesinin dilinden düşürmediği dualara amin demeyen yoktu hastane koridorlarında bekleşen arkadaşları arasında...
Kuddusi Okkır’ın göz göre göre cinayete kurban gitmesi, Ali Tatar, Abdülkerim Kırca gibilerin intiharı, Kaşif Kozinoğlu’nun karanlık ölümüne duyulan isyan ve bedduaların muhatapları bilmem geceleri uyuyabiliyorlar mı?
Murat’ın daldığı derin uykudan uyanması için duadan başka elimizden bir şey gelmiyor. Murat’a gitmişken Murat’ın nikah şahitliğini yaptığı Hakan Köktürk’e uğradım. Hakan da bu haksızlıklar yüzünden kalp krizi geçirmiş stent takılmıştı. Bu defa baypas ameliyatı oldu. Yüzyılın en büyük zulümlerinden olan bu tertibin kurbanları olan askerler sapasağlam insan iken bir çoğu onulmaz hastalıklara düçar oldular. Kalp, şeker, tansiyon ve kanser kol geziyor mahpushanelerde.. Çoğunluk unuttu Cem Aziz Çakmak Amirali.. Üzüntüsünden akciğer kanserine yakalanan Çakmak Amiral de GATA’da kemoterapi görüyor. Çakmak, her şeye rağmen hastalığını yenerek ayağa kalkacağını ve kumpasçılarla hesaplaşacağını ifade ediyor. Bu arada “gatakulli” ile özdeşleşen Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin tarihi günler yaşadığını belirtmeliyim. Beyindeki kanamadan dolayı müdahalenin yapılamadığı Murat Albay için Türkiye’nin dört bir yanından silah arkadaşları sökün etmişcesine akın akın geliyorlar. Bakışlarındaki hüznü dile getirebilmek imkansız. Dudaklarından eksik olmaya dualar ve Murat’ın mutlaka uyanıp aralarına döneceği umudunu tarif edemem.
Allah’tan umut kesilmez.. Değerli okuyucularımızdan başta Murat Özenalp olmak üzere, Muzaffer Tekin, Hakan Köktürk, Cem Aziz Çakmak ve tutuklu tüm hastalara dualar temenni ediyorum.
Dayan Murat... Türkiye’mizin senin dayanağına ihtiyacı var..