Davutoğlu, Sancak'a giden ilk bakan değil!
Fikret Bila, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Sırbistan gezisine katıldı ve Sancak bölgesinin en büyük şehri Yenipazar’dan bir yazı yazdı. Bila, “Evleri ve yükselen minareleriyle Safranbolu’yu andırıyor” diyerek Yenipazar’ın fotoğrafını çekti.
Bila, daha sonra “Sancak bölgesi, Osmanlı’nın Balkanlar’da en son terk ettiği yer. Balkan Savaşı sırasında 1912’de Osmanlı Yenipazar’dan çıkmış. O gün bugündür de hiçbir Türk yetkili Yenipazar’a uğramamış. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu kucaklayan Boşnaklar gözyaşlarını tutamıyorlar.
’Neden ağlıyorsunuz?’diye sorduğumuz Boşnak gençleri ,
’Nasıl ağlamayalım? Bu bizim için tarihi bir gündür, yüzyılın olayıdır. Bu topraklarda tam 97 yıl sonra bir Türk bakanı görüyoruz. Biz buna inanamazdık. Hep beklerdik ama bir gün gerçek olacağına inanmazdık. Ama bugün gerçek oldu. Yüz yıl sonra da olsa bir Türk bakan geldi. Bu bize dedelerimizden, babalarımızdan kalma bir rüyaydı. Bu günü unutmayacağız’yanıtı veriyor” diye yazdı.
* * *
Oysa daha 2002 yılında, henüz 57’nci hükümet görevdeyken, Türk Dünyası ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı Reşat Doğru, bir Balkanlar gezisi yapmış, ben de bu geziye katılmıştım. Gezi sırasında Sancak’ta çok güzel törenler yapılmıştı. Hatta Türkiye’den giden folklor ekipleri de vardı. Reşat Doğru, Sancak yetkilileri ile resmi görüşmeler de yaptı. Biz de gezideki izlenimlerimizi, yazı dizisi halinde yayımladık.
* * *
Bunların ötesinde, Reşat Doğru da o gezisi sırasında tıpkı şimdi Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı gibi Balkanlar’da Türk veya akraba toplulukların küskün liderlerini barıştırmak gibi bir çaba içine girmişti.
O dönemde bizim gördüğümüz, Soros’un Açık Toplum Enstitüsü ve misyoner kuruluşlarının Balkanlar’daki Müslümanlar üzerinde yoğun çalışmalar yapmasıydı.
Hatta bu durum daha sonra Kayseri’de yapılan Balkan Türk Kadınları Kurultayında gündeme getirilmiş ve sonuç bildirisinde Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve özel sektör, Soros ve benzerlerinin Balkanlar ve Türk Dünyası’ndaki yıkıcı faaliyetlerine karşı, projeler üretebilen fonlar oluşturmaya davet edilmişti.
Sonuç bildirisinde, Türkiye’nin Balkan ülkelerindeki soydaşlarına ve eserlerine daha çok sahip çıkması ve Balkanlarla ilgili uzun vadeli stratejiler üreterek kurumsal yapılar oluşturması ve bu yapıların işlevselliğini devam ettirmesine dikkat çekilmiş ve “Son 15 yıldır dünyada meydana gelen olaylar göz önüne alındığında hiçbir şeyin tesadüf olmadığı bilhassa; Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar üçgeninde yaşanan olayların, hegemonyasını kurmak isteyen küresel güçlerin, küresel projelerinin bir sonucu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Küresel ideolojinin projeler aracılığı ile siyasetini ihraç ettiği ülkelerde kurdurulan, destek verilen sivil toplum kuruluşlarının, Türkiye, Balkan ülkeleri, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyetlerinin benzerlikleri ve izlemiş oldukları yollar dikkat çekicidir ve tehlikenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bu tür kuruluşların önemli bir bölümünü kadın kuruluşları meydana getirmektedir. Küresel güçlere hizmet için hedef ülkelerde desteklenen sivil toplum kuruluşlarına verilen projelerin konuları da ilgi çekmektedir.
Projelerin konularında insan hakları, kadın hakları, demokrasi, hukuk gibi evrensel kavramlar kullanılarak, milliyet, din, mezhep farklılıkları derinleştirilmektedir” görüşlerine yer verilmişti.
* * *
Balkanlar’da Türkler veya daha genel olarak Müslümanlar, zor durumdadır ve Türkiye’nin ilgisi onlar için çok değerlidir.