Darbecileri isim isim biliyorum!
Türkiye’de yaşanan “karşı devrim” sürecinin temel yöntemi nedir? Bu konuda, doğrudan Türkiye’yi ele almamakla birlikte turuncu devrimlerin dayanaklarını inceleyen Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ramiz Mehdiyev, “Demokrasiye Giden Yol” kitabında önemli bilgiler veriyor.
“Meşhur İtalyan sosyolog, İtalyan Komünist Partisi’nin kurucusu ve teorisyeni Antonio Gramshi, ‘Devlet, zorakilik zırhına bürünmüş hegemonyadır’ diyor. Gramshi’nin teorilerini esas alarak Gürcistan’da Kmara, Ukrayna’da Pora ve Beyaz Rusya’da Zubr örgütlerinin el kitabına dönüşen ‘Diktatörlükten Demokrasiye’ adlı kitabın yazarı meşhur Jinn Sharp, yazılarını turuncuların saflarında yazıyordu. Sır değil ki Azerbaycan, Kazakistan ve Rusya’da muhalefet hareketleri tarafından bu kitap geniş şekilde kullanılmıştır. Bu kitap, post-Sovyet Cumhuriyetlerinde hükümetlerdeki kadroların değiştirilmesine odaklanmış küresel planın teknik hissesini üstlenmiştir. Bu itibarla, Huntington, yeni dünya düzeninde rol oynayan belirleyici kodlar ve semboller hakkında yazarken aslında bir zamanlar A. Gramshi tarafından seslendirilen, ‘semboller, hayatımızı kanunlaştırıyor, ona anlam ve düzen veriyor’ fikrini
tekrarlıyordu.
Toplumları özdeşleştiren kültürel semboller, siyasi otoriteler, iktisadi belirleyiciler, çağdaş dünyamızın esas kriterleridir. Semboller dünyası, milletin, toplumun tarihini düzenliyor, geçmişini, şimdiki zamanını ve geleceğini toplu hayatta birleştiriyor.
Gramshi, hegemonyanın kurulması ve dağıtılması (ihtilal) sürecini ‘moleküler’ olarak görüyordu, bu da sınıfsal güçlerin çarpışması olarak değil de hissedilmeden düşüncelerin ve insanların bilincinde yatkınlıkların değiştirilmesi olarak ortaya çıkıyordu.
Buna göre, hegemonya, dünya ve insan hakkında, iyilik ve kötülük hakkında, birçok semboller ve görüntüler, adetler ve önyargılar, bilgi ve tecrübe hakkında anlayışların tümünü içeren toplumun ‘kültürel çekirdeği’ne dayanıyor.
Bu çekirdek sabit olduğu sürece, toplumda var olan düzenin devamı için ‘dayanıklı kolektif arzu’ vardır. Bu kültürel çekirdeğin yıkılması ve bu kolektif isteğin dağıtılması, ihtilalin şartıdır.”
***
Şimdi, yukarıdaki tespitleri özetlersek, bir milli devleti dağıtmak için, o milleti millet yapan sembolleri karalayarak, kültürel çekirdeği, insanların zihninde kimseye hissettirmeden parçalamak gerektiği tespiti ortaya çıkıyor. Bu anarşist ve komünist yöntemini bugün Huntington’un uyarlaması ile ve Soros’un Açık Toplum Enstitüsü üzerinden ABD uyguluyor.
Türk Milleti’ni millet yapan semboller nedir diye bir düşünelim? Ve bu sembolleri kim, hangi siyasi organizasyonlar yok etmeye veya karalamaya çalışıyor; film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirelim. Atatürk’e, Fatih Sultan Mehmet’e iftiralar atan, milli tarihi ‘resmi tarih’ diye küçümseyerek alternatif tarih tezleri üreten, Ermeni soykırımı yaptınız diye milleti suçluluk psikolojisine sürüklemeye çalışan, Ulubatlı Hasan’ı bile yok sayan, yemek ve çöpçatanlık programları ile misafirperverlik, ar ve haya gibi kavramları ortadan kaldırmaya uğraşan, teşhirciliği, cesaret olarak pompalayan ve daha nicesini sayabileceğimiz kültürel çekirdeği parçalama operasyonlarını kim yapıyor? Takdir edersiniz ki, belli bir çevre değil, her siyasi kültürün içinde bu tür insanlar var!
***
Ve bütün bunların özeti olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kültürel ve siyasi çekirdeği olan kuruluş felsefesini yani Anayasa’nın başlangıç ilkelerini ve ilk üç maddesini kim değiştirmek istiyor, egemenliğin AB’ye devredilmesinin tartışılmasını kim istiyor?
Türk kimliğinin yerine şimdilik Türkiye kimliğini kim getirmek istiyor? Türkiye’yi yönetenler değil mi?
Herkes görmelidir ki bu operasyonu yapanların hedefi Türk hakimiyetini yok ederek, Türk devletini sona erdirmektir. Bu sebeple, Cumhuriyet savcıları, asıl bu operasyonu yapanlardan; kültürel çekirdeği dağıtarak Türk devletini yıkmaya çalışanlardan hesap sormalıdır.
Ne dersiniz, gerçek darbecileri herkes isim isim bilmiyor mu?