Cüneyt Arkın ve millî karizma!
Ankara''ya gitmek üzere Atatürk Havaalanı''ndaydım. Uçağın kalkışı gecikmiş, bekliyorduk... Kalabalık arasında ak saçlı, takım elbiseli, son derece yakışıklı bir adam ayakta duruyor ve adeta parlıyordu...
Cüneyt Arkın, "benim kahramanım" dediği halkının arasındaydı ama yalnızdı... Karizması o kadar etkiliydi ki etrafında görünmez bir duvar varmış gibiydi...
Hemen yaklaştım, kendimi tanıttım. Sanki eski bir dostla konuşur gibi sohbete başladık... Konu ülke meseleleriydi. Artık uçağın gecikmesi umurumda değildi hatta sürenin uzamasını istiyordum...
***
Bir defasında İbrahim Can ile Trabzon Havaalanı''nda karşılaşmış, tanışmış ve tesadüfe bakın ki uçakta da yan yana düşmüştük... Aysun Gültekin ve Melihat Gülses ile de bir uçak yolculuğunda sohbet etmiştik.
Cüneyt Arkın ile koltuk numaralarımız birkaç sıra uzak düştü, çıkışta da göremedim...
Bir süre sonra Haliç Kongre Merkezi''nde, dönemin İBB Başkanı Ali Müfit Gürtuna''nın düzenlediği toplantıda karşılaştık. Sevgili Mehmet Ali Bulut ile birlikte Cüneyt Arkın''ın yakasını bırakmadık... Türk Sineması üzerine konuştuk.
Sohbet sırasında Cüneyt Arkın''ın yıllar önce önemli bir konuyu gündeme getirmeye çalıştığını ancak medyanın ilgi göstermediğini anladım. Cüneyt Arkın, o konuşmayı yaptığı sırada ben yurt dışında mıydım ki kaçırmışım, onu hatırlamıyorum ama sohbet sırasında bahsedince, konuyu yazmaya karar verdim ve bir gün sonra telefon ederek kendisinden daha ayrıntılı bilgi almak istedim...
Cüneyt Arkın, Baba Bush''un, ilk görüşmede Turgut Özal''dan Amerikan filmlerine her türlü sınırlamayı kaldırmasını istediğini, onun da bu ricanın gereğini yerine getirdiğini söylüyordu... Bu karardan sonra Amerikan filmleri sinemaları istila ediyordu...
***
Türkiye ne zamandır işte bu şekilde idare ediliyordu...
Türkiye, buğday, pancar gibi ürünlerde kendi kendine yetecek durumdaydı ve ihracat potansiyeli de vardı.
57''nci Hükümet döneminde, IMF, kredi musluklarının açılması için Türkiye''ye "15 gün içinde 15 yasa çıkarın" diye baskı yapıyor, milletvekilleri göz yaşartacak derecede fedakârlık gösterip "geceli gündüzlü" çalışarak yasaları çıkarıyor, buğday ve pancar tarımını sınırlandırıyordu!
Ekim yapmayan çiftçiye AB fonlarından gönderilen para dağıtılıyor, çiftçi, çalışmadan kazanmaya alıştırılıyordu!
Endüstri Bölgeleri Yasası, 2001 yılında Cargill tarafından hazırlanıyor, Yabancı Sermaye Derneği tarafından Türkçeleştirilip Başbakan Ecevit''in önüne konuluyor ve Meclis''ten geçiyordu.
Güler Kömürcü''nün yazdığına göre 19 Ocak 2001 tarihinde Bülent Ecevit, ABD Başkanı George Bush ile görüşürken, görüşmede bulunan ABD Ticaret Bakanı Donald Evans, Cargill''in sıkıntılarının kaldırılmasını istiyordu!
AKP döneminde ise ABD Başkanı George W. Bush, Başbakan Tayyip Erdoğan''dan Cargill''in önündeki yasal engellerin kaldırılmasını istiyor ve Cargill Fabrikası''nın bulunduğu alan "özel endüstri bölgesi" ilan ediliyordu.
Bush, geziden önce Erdoğan''a mektup göndererek Şeker Kanunu''nda yüzde 10 olan glikoz kotasının artırılmasını da istiyor, Erdoğan da kotayı yükselen bir yasa hazırlatıyordu. Yine ABD Dışişleri Bakanı Tillerson geliyor, şeker fabrikalarının özelleştirilmesini; yani büyük kısmının kapatılmasını istiyor, bu talep de 10-15 gün içinde karşılanıyordu.
Zeytin alanlarını madenciliğe açmak için tam yedi defa koruma yasasını değiştirmeye kalkışıyorlardı.
ABD ve AB istiyor diye ülkeyi, 10 milyon yabancının istilasına açmak da teslimiyetin sonucudur.
***
Herkes, Cüneyt Arkın gibi kendi alanında millî ve halkçı bir duruş sergileyebilseydi, Türk Milleti, tarihî karizmasını, "dış güçler"e ezdirmeyecekti... Dış güçler, iç güçleri çeşitli yollarla teslim almış olmasa, bu tür operasyonları yapabilir miydi?