"Cumhuriyet'i yarın ilan edeceğiz"
Lozan Anlaşması imzalandıktan sonra bile önder kadro içinde sıkıntılar bitmemişti. Kurtuluş Savaşı'na büyük katkıları olan üst kademe bir ara dört bir yana dağıldı. Başvekillikten istifa eden Rauf Bey -Orbay- bile Ankara'dan uzaklaşıp İstanbul'a demir atmıştı. Kabine yoktu yenisi bir türlü kurulamıyordu. Çünkü herkesin aklında ayrı başbakan ve liste vardı.
Gazi Mustafa Kemal bu durumu hatıratında şöyle anlatıyor:
"Muhterisler, şu veya bu şekilde bir hükümet teşkiline muvaffak olurlarsa durum değişebilir. Bu hükümet acz veya sapma gösterirse Meclis'i aydınlatma kararı alırım. Aksi halde buhran ve karışıklık çıkabilir. İşte o zaman bizzat müdahale edeceğim. Yani tasavvur ettiğim meseleyi -Cumhuriyet ilanı- önererek işi kökünden halledeceğimi düşündüm."
Ortalıkta dolaşan listeler arasında en güçlüsü Ali Fuat Cebesoy'unki idi. Bunda, İsmet Paşa devre dışı bırakılmış, yerine Yusuf Kemal yazılmıştı. Kulis faaliyeti 28 Ekim'de daha da hız kazandı. Bir grup milletvekili Gazi'nin gruba çağrılması önerisinde bulundu.
Çankaya'daki toplantı
O gece Çankaya'ya İsmet Paşa, Kâzım Karabekir, eski kolordu komutanlarından Sinop Mebusu Kemalettin Sami ve Kocaeli Grubu Komutanı Halit Paşa davet edilmişti. Gazi sonradan listeye Rize Mebusu Ekrem ve Afyon Mebusu Ruşen Eşref'i ilave etti. Tartışmaların uzadığı gecede Paşa'nın son sözleri "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" oldu.
Misafirler ayrılırken Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı bırakmadı. Hemen masanın başına geçip, birinci anayasada -20 Ocak 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu- bazı değişiklikler yaptılar.
29 Ekim 1923 günü grup erken toplandı. Yine kabine meselesi görüşülmeye başlandı. Recep Peker kuruluş sisteminin değiştirilmesinde ısrarcı oldu. Fikirler çatıştı ve tartışma kilitlendi. İşte o zaman Kemalettin Sami Paşa'nın önerisiyle Gazi, Meclis'e davet edildi. Geldiğinde kararlıydı. Kısa bir konuşma yaptı:
"Efendiler, vekiller heyetinin seçiminde birliktelik sağlanamadığı anlaşılmıştır. Bana bir saat müsaade buyurun. Bulacağım çözümü sizlere arz edeceğim". Bu teklifin kabulünün ardından Paşa, Meclis'teki odasına gerekli gördüğü kişileri tek tek çağırdı. Kafasındaki sırrı açıklayıp, destek istedi.
Grup öğleden sonra tekrar toplandı ve Mustafa Kemal özetle şunları söyledi; "Yüksek heyetiniz güçlüğün aşılması için beni görevlendirdi. Ben de gerekli tespitleri yaptım. Desteklerseniz teklifim devletimizin şekil ve mahiyetini tespit edecektir. Önce hepimizin hedefi olan Teşkilatı Esasiye kanunumuzun bazı maddelerini açıklığa kavuşturacağız".
Rasih Hoca
Gazi'nin teklifine yani cumhuriyetin ilanına kimsenin karşı çıkmaması yeşil ışık olarak değerlendirildi. Şaşırtıcı taraf, hemen her konuya itiraz eden gençlerin sahip çıkışları idi. Konuyla ilgili encümenden de muhalefet olmadı. Zaten, başında Yunus Nadi gibi bir "Cumhuriyet yanlısı" bulunuyordu.
Merakla beklenen Meclis'in sarıklı, hareketli ve sözünü esirgemeyen hatibi Rasih Hoca'nın beklenen konuşmasıydı. Herkes dikkat kesilmişti. Hocanın etkileyici ses tonu vardı. Sözlerini "din bakımından da en muvafık hükümet şekli Cumhuriyettir" diye tamamladı. Ardından bağırdı:
"Yaşasın Cumhuriyet".
Meclis coşmuştu. Rasih Hoca'dan sonra konuşan hatiplerin tamamı laflarını hep "Yaşasın Cumhuriyet" diyerek noktaladılar. Değişiklik, ezici çoğunlukla kabul edildi. Tezahürat, eski Meclis'in mütevazı salonundan Ankara sokaklarına taşmıştı.
Tek çekimser
Kabul edilen tasarıya göre sıra Cumhurbaşkanlığı seçimine gelmişti. O da hemen yapıldı. Katılan 159 kişiden 158'inin oyuyla Gazi Mustafa Kemal Türkiye Reisicumhurluğuna seçilmişti. Çekimser tek oyu ise Paşa'nın kendisi vermişti. Bu defa Meclis "Yaşasın Gazi! Yaşasın Mustafa Kemal Paşa!" sesleriyle yankılandı. Yerinden yavaş yavaş doğrulan Paşa sessizce ilerleyip kürsüye çıktı. Kısa, net ve özlü bir konuşmayla teşekkür etti. Cumhuriyetin ilanıyla en önemli hedeflerinden birini gerçekleştirmenin mutluluğu yüzünden okunuyordu.
İkinci Meclis'in açılışında ise diğer amaçlarını şöyle sıralıyordu:
1) Devlet şeklinin gerçek halk devleti ve demokratik olabilmesi için gerekli değişiklikleri de yapacağız.
2) Çağdaş müesseseler kurma yolunda cesaretle ilerleyeceğiz. Kişisel çıkarlara asla yol açmayacağız.
Sonuç
Cumhuriyetin 94'üncü yılını kutlarken birtakım teokratik kafaların hâlâ ortalarda dolaşması düşündürücü. Türk milletinin bunlara hiçbir zaman fırsat vermeyeceğine inancımız tam. Büyük Önder Gazi Mareşal Kemal Atatürk'ün yolundan ayrılmama kararımızı bir kez daha tekrarlamak istiyoruz...