Cumhurbaşkanı,kanuna karşı hile yapar mı?
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir skandalı açıkladı. Öyle ki Güngör Mengi, “İnşallah Gül dolandırılmıştır” diye yazdı:
“Anayasa Mahkemesi raportörlerinden birinin Anayasa Mahkemesi’ne yedek üye yapılmasına karar veriliyor. Fakat bu göreve getirilecek olan kişinin müsteşar, müsteşar yardımcısı, general, amiral, büyükelçi, vali gibi ‘üst kademe yöneticisi’ olması gerekiyor.
Bu şartı yerine getirmek için genç raportör hemen Denizcilik Müsteşar Yardımcılığı görevine atanıyor, 31 günde ‘istenen kaliteye’ yükseliyor ve Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ndeki görevine başlatılıyor.
Bu hülle yöntemine, hileye bile bile mi alet olmuştur Cumhurbaşkanı yoksa birileri onu böyle bir oyuna bilgisi dışında mı dahil etmiştir? Eğer dolandırıldıysa, bu işi yapanlar cüretlerini nereden almışlardır?”
***
İslam hukukunda “hile-i şer’iyye” denilen durumun bugünkü hukukta karşılığı, “kanuna karşı hile suçu” dur! Denilebilir ki, kamu otoritesi kanuna karşı hile suçu işleyebilir mi? İşte bu olayda görüldüğü gibi kanun, hile ile aşılıyor!
YARSAV Başkanı Emine Ülker Tahran, “Bu bir dolanma kültürünün sonucudur. Yargıyı ele geçirme kararlılığının çok açık göstergesidir” diyor.
CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise “Rüşvet sadece parayla tanımlanacak bir alan değil. Ben merak ediyorum, atanan kişi, Anayasa Mahkemesi üyesi olduğunda, kendisine bu koltuğu hediye eden Binali Yıldırım’ın davası geldiğinde nasıl tarafsız davranacaktır?” diye meselenin başka boyutlarını anlatıyor.
***
AKP’nin, kapatma davasına karşı toptan bir Anayasa değişikliğine kalkışması sırasında, Prof. Dr. Cahit Can, 30 Mart 2008 tarihli Cumhuriyet’te çıkan “Kanuna karşı hile ve kapatma davası” başlıklı yazısında konuyu şöyle incelemişti.
“1950 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde asistan Hamide Topçuoğlu, ’Kanuna Karşı Hile’ adını taşıyan doktora tezini tamamladı. Türkiye’de Hukuk Sosyolojisi bilim dalının kurucusu olmakla kalmayıp daha sonraki bir aşamada Türk Ticaret Kanununu da hazırlayan Ord. Prof. Dr. Ernst Hirsch, genç asistanının kitabına bir önsöz yazdı, önsözde şunlar söyleniyordu:
Meşhur bir Alman hukuk özdeyişine göre ’Yeni kanun demek, yeni hile demektir. İster kanun koyan tarafından konulmuş olsun, ister eski içtihatlardan ayrılarak Yüksek Mahkeme tarafından beyan edilmiş olsun, her yeni hukuk kuralı, onun nahoş gelen neticelerinden kaçınmak isteyenlerde daima bu yolda bir eğilim, bir kaçıp kurtulma arzusu doğurur. Yani bir kuraldan kaçınma temayülünün sebebi bizzat kuralın içinde vardır.’
Prof Hirsch’in yukarıdaki belirlemeleri bu kaçış yolunun yalnızca yönetilenler tarafından değil, yöneticiler tarafından da benimsenebileceğine değinmekte ve sanki 58 yıl sonra Türkiye’de yaşanacaklara ilişkin bir öngörüyü dile getirmektedir.”
***
Demek ki, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yı ele geçirmek için Anayasa değişikliği yapmak, hileli, hülleli atamalarda bulunmak, kanuna karşı hile suçunu oluşturur. Tabii, devletin temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırmak suçu yanında bu suç hafif kalır.
Şimdiden Yüce Divan’da kendilerini yargılayacak hakimleri atamak istiyorlar; yaşanan olay budur.