Çözüm sürecinin bitmesinden korktular
İktidar partisi ve bölücülerin tümünün, çözüm sürecinin tehlikeye girmesi, durma noktasına gelmesi, hatta tamamen sona erme ihtimali karşısında korkuya kapılıp, bir çıkış yolu bulmak için çaba sarf ettikleri görülmüştür. Sonuçta hükümetle bölücü siyaset yapan parti bir araya gelerek müzakerelerin her şeye rağmen devam etmesi konusunda anlaşmışlardır.
Bu anlaşmada, her iki tarafın da farklı nedenlerle itibar ettiği İmralı’daki bölücü teröristbaşının rol oynadığı inkâr edilemez. Hükümetin bu şahıstan medet ummasının sebebinin, bölgede ve ülkenin çeşitli yerlerinde terörün tırmanması, yaklaşan genel seçimlerde de bunun aleyhlerine bir durum yaratma potansiyelinin bulunması olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, kamu düzeninin muhafazası için, bölücü teröristbaşının işaretlerine ihtiyaç duymaları ve bu konuda dış mihrakların tenkidine ve baskısına maruz kalmaları da dikkate alınmalıdır.
Bölücülerin konuya gösterdiği hassasiyetin sebebinin de, çözüm süreci kapsamında yürütülen müzakerelerin kendilerine sağlayacağı avantajlardan ve hedeflerine ulaşma beklentilerinden uzaklaşmak istememelerinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
***
Anlaşmanın sağlanmasının hemen arkasından yandaş yorumcular tarafından yeni anayasa yapımı konusu dile getirilmeye başlanmıştır. Bunun bir anayasa değişikliği değil, yeni bir anayasa olması hususu da ısrarla vurgulanmıştır. Yeni anayasa yapımına hevesli olan iktidar partisi ve bölücü siyaset yapan partinin yanında, diğer siyasi partilerin de bu konuda gayret göstermeleri ve yaklaşan seçimler öncesinde halka bu konuda neler yapacaklarını anlatmaları gerektiği de ifade edilmiştir.
Yeni anayasa yapılması konusunda toplumda bir beklenti olduğu vurgulanmaktadır. Ancak beklentisi olan toplumun kimlerden oluştuğu, kalanının hangi düşüncede olduğu dikkate alınmamaktadır. Bu konuda yoğun bir algı operasyonu yapıldığı müşahede edilmektedir.
Anayasa değişikliği yerine yeni bir anayasa yapılması isteği, farklı siyasi görüşler tarafından farklı beklentilerle dile getirilmektedir. Ancak bu konuda görüş birliği sağlanan hususun, anayasanın değişmez maddelerinin de değiştirilmesi olduğudur.
İktidar partisinin yeni anayasa isteğinin, ulus devlet anlayışından vazgeçilmesi, laik devlet yaklaşımının sonlandırılarak muhafazakârlığa imkân sağlanması, yerel yönetimlerin güçlendirilerek federatif bir yapıya geçilmesi, buna paralel olarak kendine özgü ve diktatörlüğü çağrıştıran başkanlık sistemi oluşturulmasından kaynaklandığı görülmektedir. Bunda kişiye özel arzuların da yer aldığı düşünülmektedir. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti’nin, “Yeni Türkiye” olarak isimlendirilen bir yapıya dönüştürülmesinin ön görüldüğü değerlendirilmektedir.
Bölücülerin yeni bir anayasa istemelerinin altında yatan düşüncenin de, anayasanın değişmez 3. maddesinin kaldırılması, ulus devlet anlayışının yok edilmesi, anayasaya Kürt kavramının yerleştirilmesi, Türk milleti ve Türklük yaklaşımının anayasadan çıkarılması, özerk bir yapıya geçilerek Kürdistan’ın oluşturulması, idari yapıda, dilde, eğitimde ve kaynakların kullanılmasında, hatta güvenlikte hak ve hukuk sahibi bir yönetime geçilmesi olduğu bilinmektedir.
***
Seçime kadar geçecek sürede çözüm sürecinin devamından veya devam ediyormuş gibi görünmesinden iktidarın beklentisinin, kamu düzeninin bozulmaması, terör eylemlerinin olmaması, teröristlerin ülkeyi terk etmesi veya terk ediyor izlemini yaratacak emareler göstermesi ve bunun sonucunda da oyunu artırması, en azından kaybetmemesi olduğu düşünülmektedir.
Bölücülerin beklentisinin de, teröristbaşının yaşam şartlarının iyileştirilmesi, yeni imkânlara kavuşmasının sağlanması, bu arada elde edebilecekleri kadar tavizler alması, isteklerinin kamuoyunda kabul görmesi için algı operasyonuna daha etkin olarak devam etmeleri ve bunları düşük yoğunluklu terör olaylarıyla destekleyip tehdit algısı yaratarak kendilerine avantaj sağlayacak bir ortam sağlamak olduğu görülmektedir.
***
Gerek iktidarın gerekse bölücülerin anlayışını kabul etmek mümkün değildir. Türkiye’nin mevcut anayasal yapısının ve rejimin değişmesi beklenemez. Kuruluş felsefesi terk edilemez.
Bunu esas itibariyle engelleyecek ve itiraz edecek güç muhalefettir. Ancak ana muhalefetin iç yapısındaki karmaşık durum, onun Türkiye Cumhuriyeti’nin kutsal değerlerinin korunmasında tutarlı bir yol izlemesine engel teşkil etmekte, diğer partinin girişim ve itirazları da yetersiz kalmaktadır.
Ülkeye sahip çıkacak esas güç, Türk Milletinin sağduyusu ve kararlılığı olacaktır. Olanları dikkatle takip etmekte hassasiyet göstermemiz gerekmektedir.