Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Çözüm süreci ve başkanlık sistemi yeniden gündemde

Seçimin sona ermesinden hemen sonra çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılacağına ilişkin açıklamalar ile başkanlık sistemi konusunda zemin hazırlamaya yönelik görüşler yeniden gelmeye başladı.

Çözüm sürecine yeni isim

İktidar çözüm sürecinin yeniden gündeme getirileceğine ilişkin açıklamalarını sürdürürken, saraydan da çözüm sürecinin isminin bundan sonra "millî birlik ve kardeşlik süreci" olarak devam edeceği açıklandı. Bu açıklama yapılırken terörle mücadelenin de sonuna kadar devam edeceği söylendi.

Esasen terörle mücadele sonuna kadar devam eder ve terör ülkenin gündeminden düşerse, bölge halkı baskıdan ve korkudan kurtulacak, devlet otoritesi bölgede hâkim olacak ve herkes güven içerisinde yaşayacak demektir. Bu ortamda yatırımlar ve teşvikler zarar görmeyecek, iş ve ticaret imkânı da rahatlayacaktır. Kanunlar ve fırsatlar önünde tamamen eşit olan ve bölgede bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da yaşantılarını, diğer bölgedekilerden farksız olarak sürdürebilmesi mümkün olabilecektir.

Bu durumda çözüm sürecinin değişik bir isimle buzdolabından çıkarılmasına ve müzakere süreçlerinin yeniden başlamasına ihtiyaç yoktur. Yapılması gereken, terör örgütünün baskı, korku, şantaj ve zoraki olarak uyguladığı propagandalar sonucunda, istemeyerek de olsa düşünceleri kayan vatandaşlarımızın yeniden kazanılması, tek bayrak (Türk Bayrağı), tek devlet (Türkiye Cumhuriyeti Devleti), tek millet (Türk Milleti) ve tek vatan (Türk Vatanı/Türkiye) kavramı etrafında birleştirilmesidir. Bunun için ne yeni bir anayasaya, ne de anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır.

Terör örgütü etkisizleştirilir, ortadan kaldırılır ve daha da önemlisi siyasi bölücülüğe imkân ve fırsat verilmezse, halkımızın bütünleşmesi ve tek millet olması için engel kalmaz. Bunun için bölücü terör başının, PKK'nın veya bunlarla ilintili diğer unsurların devreye sokulmasına ihtiyaç yoktur. Yapılacak müzakere veya pazarlık da yoktur. Böyle bir yola başvurulması sadece taviz anlamına gelir. Bölücü siyaset yapan partinin de çözüm sürecinin yeniden başlaması beklentisinde olduğuna dikkat edilmelidir.

Yapılacak tek iş, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti değerlerinin yeniden rayına oturtulması için karşı propaganda ve icraatlarla bir restorasyon süreci uygulamaktır. Bu durumda millî birlik ve beraberlik zaten kendiliğinden oluşur.

Başkanlık sistemi bir özentidir

7 Haziran 2015'teki seçimlerde tamamen devre dışı kalan başkanlık sistemi özentisi, seçimden alınan sonucun etkisiyle yeniden gündeme gelmiştir. Bünyemize en uygun sistemin parlamenter sistem olduğu, başkanlık sisteminin Türkiye'de geri dönüşü olmayan bir diktatörlüğe yol açabileceği, uygulamalardan ve yaşananlardan anlaşılmaktadır. Yapılan anketlerden, halkın da buna sıcak bakmadığı kanaati ortaya çıkmıştır. Türkiye'ye mevcut sistemin gömlek olarak dar geldiği düşüncesi, sadece başkanlık sistemine kılıf için ortaya atılmaktadır.

İktidarın kazandığı milletvekili sayısı, anayasa değişikliği ve başkanlık sistemini getirecek düzeyde olmadığından, yeni arayışlara yönelmesi mümkündür. Bunlardan biri, yeni bir anayasa yapılması için yapılan genel çağrıdır. Ancak bunun imkân dâhilinde olmadığı geçtiğimiz dönemden anlaşılmıştır. Fakat diğer taraftan hazırlanacak yeni bir anayasanın referanduma sunulması veya yapılacak bir anayasa değişikliğinin doğrudan Meclis'te kabul edilmesi veya referanduma sunulması için iktidarın, mevcut siyasi partilerden biriyle pazarlık yapıp anlaşması mümkündür.

Her ne kadar diğer siyasi partiler, başkanlık sistemine olumlu cevap vermeseler de, bunun mutlaka böyle olacağı anlamı da çıkarılmamalıdır. Bu konudaki açıklamalar çelişkilidir. Başkanlık sistemine karşılık, millî birlik ve kardeşlik süreci kapsamında özerklik konusu gündeme gelebilir.

Enerjimizi boşuna harcamayalım

Mevcut anayasanın ihtiyaçları fazlasıyla karşıladığı dikkate alınmalı, sadece çeşitli nedenlerle bozulan insicamının sağlanmasına çalışılmalıdır. Yeni anayasa, yeni süreç ve başkanlık konusunun toplumu yeniden germesine, kutuplaşmaları artırmasına fırsat tanınmamalıdır. Türkiye enerjisini bu konulara değil, çok fazla sorun taşıyan dış politika, güvenlik ve ekonomi üzerinde yoğunlaştırmalıdır.

Terörle mücadeleye de artık hiçbir nedenle ara verilmemeli, TSK başta olmak üzere güvenlik güçlerinin tümü, siyasi, hukuki ve Türk Milletinin desteğini, geçici değil, sürekli arkasında görmelidir. Türk Milleti'nin artık çok daha dikkatli olmasına, olanları görmesine, olacakları da iyi değerlendirmesine ihtiyaç vardır.

Yazarın Diğer Yazıları