Çok mu merak ediyorsunuz kim olduğumuzu
Ben, "herkes", "hiç kimse", "hiçbiri", "hepsi" gibi genel ve kesinlik içeren zamirleri çok kolay kullanabilen biri değilim; zira bir kişi/unsur bile dahil olmasa/değilse hükmü düşer, yanlış bir teşhis/tespitte bulunmuş olurum.
Gelgelelim, mevzubahis yerle bir haldeki afet bölgesi olunca yazmakta bir an olsun tereddüt etmedim;
Orada bulunan "herkes"; depremzedeler de, onları almaya/aramaya giden yakınları da, profesyoneller ekipler de, gönüllüler de, gazeteciler de bitap durumda.
Sosyal psikoloji tarumar ve her geçen saat de ağırlaşıyor bu hâl.
*
Bunu doğrulayan bir haber geldi.
Kaynağı Malatya''daki mağdurlar.
Resmî olarak teyidini yapamadığımdan "iddia" diyeyim.
İddia o ki, Malatya''da bir benzin istasyonunda vatandaşlar birbirine girdi. (Benzin/gaz önemli ihtiyaçlardan biri ama bulmak ayrı sorun, bulsanız da uzayan kuyruklar, internet kesintileri yüzünden kartla ödeme imkanı bulunmaması gibi sebeplerle, bulduğunuz benzini/gazı almak ayrı sorundu günlerden beri…) Ve çıkan kavga ölümle neticelendi.
*
Yani diyorum ki;
"Sabır" demekle olabilen bir şey değil!
*
İktidar sahipleri, -YİNE- hayali bir korkuluk dolaştırmaya başladılar ortalıkta.
Bir "öcü".
Adı:
"İnsanımızı birbirine düşürmeye çalışanlar…"
Günlerdir açlıkla, susuzlukla, soğukla, uykusuzlukla, fani dünyada yaşayıp yaşayabilecekleri en ağır kayıp, acı ve travmalarla mücadele halindeki insanlar, bir süre sonra ve çok da anlaşılabilir şekilde sinir bozukluğu içinde birbirlerine düşebilirler…
Kendilerine dahi tahammülü kalmayan, "yaşamak" algısı da en az evleri barkları kadar hasarlı insanlar, en iyi niyetli teklif, telkin vesilesiyle bile kontrollerini kaybedebilir, cinnete kapılabilir, saldırganlaşabilir velhasıl öngörülebilir şekilde birbirlerine düşebilirler..
Ama…
Onları birbirine düşüren çaresizliklerinin haberi değil bizatihi kendisidir!
*
İnsanlar, onlara su, ekmek, battaniye, çadır, konteyner, ilaç tedarik etmeye çalışan diğer insanlar, onların açlığına, açıktalığına dikkat çekmeye çalıştığı için değil sahiden de aç, susuz, uykusuz, donmak üzere ve akıl kaybettirecek acılara gark halde, sabır taşları un ufak olduğu için, artık "tahammül" mevhumları bulunmadığından düşerler birbirlerine.
*
Bugün, peş peşe yaşanan iki yıkıcı depremin beşinci günü.
Hâlâ…
Bakın o yardım sağanağına rağmen hâlâ ekmeğe, suya ulaşamamış insanlar var. Hipotermiden ölenler var.
Bugün beşinci gün; tuvalet yok.
Bütün bu olup biten bazılarının rahatlarını zerre kaçırmadığına göre bu çok açık ve seçik ifadeler de kaçırmaz herhalde;
Çocuklar, kadınlar, tuvalet ihtiyaçlarını, nereyi boş/kuytu bulurlarsa orada görüyorlar. Su yok, hijyen sıfır…
Ceset kokusu, idrar ve dışkı kokusuna karışmaya başladı.
Bir insan ne ruhen kaldırabilir bunu; ne bedenen sürdürebilir.
Enkazdan kurtulan donarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Donmamayı başaranları envai çeşit salgın hastalık da bekliyor olabilir şimdi.
*
Bir zihniyet düşünün ki; kendisi, insanların, içinde "canlarından can" bulunan enkazın önündeki en doğal, en "hak" olan feryat ve isyanlarına bile tahammül edemediği halde, "sabır" bekleyebiliyor o insanlardan, belki de yaşayabilecekken, yaşatılması mümkünken "can"larının ölümünü beklemeye mahkûm edilme sürecinde!
*
Enkazın altında kalanın koca bir ülke olduğunu idrakten uzak; hâlâ dillerinde "siz" ve "biz" var!
O "Siz kimsiniz" var ya;
Muhalefet belediyelerinin Hatay Havalimanını onarmaya cüret edebilmiş olmasıyla ilgili sanıyorsanız; değil!
O "siz" sadece CHP''li bir belediye, yahut CHP Genel Başkanı, yahut herhangi bir siyasi değil…
O "siz"; oluşturdukları basiret bağlanması, akıl tutulması, körleşme zincirinin halkası olmayı reddedip de ve bakın burası çok önemli "onlara rağmen", "bir işin ucundan tutmaya", "bir işe yaramaya" çalışan herkes aslında.
*
O sebeple…
Belki projektör filan olmaz ama, cılız bir ışık hüzmesi etkisi bile yapsa fayda sayıp belirtmek istedim "Kim olduğumuzu" merak edenlere;
Biz, tumturaklı nutuklarınızda "yüce"lik, "aziz"lik atfettiğiniz "millet" var ya; hıh işte, onu oluşturan fertleriz; biz olmazsak millet yok!
Biz, işinize gelen duygu ve iklimlerde "85 milyon" diye genelleyiverdiğiniz nüfusu oluşturan birleriz; biz olmazsak ne onlar, ne yüzler, ne binler, ne milyonlar var!
Biz, ertelemezseniz, çok değil iki ay sonra kapısını çalacağınız seçmenleriz; sizi var edenleriz. Biz kim miyiz; bugün değilse o gün idrak edersiniz!
Hepsi ve her şey bir yana…
İnsanız ya biz!
Orada, yüz binden fazla insan enkaz altındayken, sokaklar ceset tarlasına dönmüşken uyumayı, yemeyi, içmeyi, ısınmayı, gülmeyi ve dahi yaşamayı "zül" addeder hale getirdiğiniz insanlarıyız bu ülkenin.
Bugün rahat olamayanlar…
Yarın, enkaz ve cenazeler de kaldırıldıktan sonra "kayıplar", adsız sansız defnedilenler, akıbeti meçhul çocuklar ve dahi bugün üzerinde durulamayan türlü trajedi dolayısıyla zuhur edecek sosyal travmadan dolayı daha da rahatsız olacağı aşikâr olanlar…
Rahatsızlarız…
Bu ülkenin rahatsızlarıyız…
Ayıp üstüne ayıp ediyorsunuz.
Vebal üstüne vebal alıyorsunuz.
Yeter.