​​​​​​​Çok afedersiniz "eşek gibi anırırım"

Mütevazi apartman dairelerinde oturuyoruz; televizyon izlemek, kitap okumak gibi hareket seviyesinin asgariye düştüğü eylemleri, mümkün olduğunca battaniye altında sürdürüyoruz. Dışarıdan eve girip de "hamam gibi olmuş" dediğimiz, yok denecek kadar azdır.

O kadar ki, çekirdek ailemizin ikamet ettiği, soğukların bastırmasıyla birlikte "çift aidat rejimi(!)"ne (800-900 TL arası) geçtiğimiz merkezi ısıtmalı dairede, ısınabilmek için radyatör de çalıştırmak durumunda kalıyoruz.

Ailemizin, kombili apartman dairelerinde oturan diğer üyelerine gelen doğal gaz faturası örnekleri:

850 TL…

1100 TL…

Emekli her iki evin reisi de!

"Bakın burası çok önemli", 2 bin 324,70 lira asgari ücretin "jestli" neti bu ülkede!

Sair zamanda hiç böyle iddia işlerine yanaşmam ama bu gelir ve bu gider tablolarıyla yaşayabilmek o kadar imkansız ki; dilerseniz Adam Smith'i kaldırın yattığı yerden, bir asgari ücretlinin, aç ve açıkta kalmadan, sadece en temel/hayati ihtiyaçlarını gidererek bile yaşayabilmesini sağlasın; eşşek gibi anırmaya da, inek gibi "mö"lemeye de, kuzu gibi "me"lemeye de hazırım Ankara'nın orta yerinde!

İktidar sahiplerinin, emeklilere "oy" için verdikleri "bayram ikramiyeleri" var ya; hıh işte şimdi de, memlekette "oy"una talip olabilecekleri "seçmen" bulabilmek istiyorlarsa ona benzer bir "doğal gaz ikramiyesi" uygulamasına geçmeliler ivedilikle. Kış boyunca ve hem işçiye, hem memura, hem çiftçiye, hem öğrenciye, her haneye bir "ikramiye" denk gelecek şekilde.

Aksi halde, -bakın "kaçak doğalgaz kullanmayın" haberleri başladı bile- soğuktan donmamaya çalışırken zehirlenen, havaya uçan insan hikayeleri görmeye başlayabiliriz bugün yarın bültenlerde; keza bebeğini ısıtamadığı için intihar eden anne-baba trajedileri de…

NOT: "Bülten" dediysem televizyonların haber bültenlerini kast etmiyorum, zor o biraz; emniyet, jandarma gibi kurumların mülki idarelere sunduğu vukuat bültenlerinden bahsediyorum!

SORU-YORUM

Madem doğal gazı bu kadar pahalı almaya devam edeceğiz, madem kendi vatandaşımıza bir hayrı olmayacak, neden boru hatlarıyla örüyoruz ana yurdu dört baştan ki?

Babil…

Babil dizisine yönelik FETÖ soruşturmasının esası sadece dizide verilen sosyo-ekonomik mesajların yarattığı rahatsızlıkla mı ilgili, yoksa dizinin hem yapım şirketi, hem de yönetmeninin, daha önce yine subliminal FETÖ mesajları yaydığı iddia edilmiş olan bir başka diziyle, Ezel'le aynı olmasıyla mı emin değilim.

Dolayısıyla bu durumdan bağımsız olarak ve söz konusu yapının toplumu provoke etmek için farklı kılıklarda zuhur etmekten vazgeçmiş olamayacağı yönündeki şüphelerimi saklı tutarak yazıyorum.

Daha yayınlanmaya başlamadan, "acaba kaç bölüm yayınlanabilecek, ne zaman kaldırılacak" diye tartışıldı Babil dizisi. Daha yayına girdiği dakikada, ilk bölümün, ilk sahnesinde artık herkes emindi, hüküm verildi: Kesin kaldırırlar.

Niye?

Az biraz toplumsal muhalefet içeriyor, yaygın haksızlık, hukuksuzluk, kumpas, mağduriyet biçimlerine dikkat çekiyor, hayatımızın her anında, her alanında karşımıza çıkan ama sadece baktığımız, görmemeye ayarladığımız yüzleştiriyor "zannıyla" sadece.

Normal mi bu sizce?

"Egemenler nezdinde 'makbul' sayılmayan 'her şey' yok olmaya mahkumdur"un, farkındalıktan çıkıp da artık bir kabule dönüşmüş olması, sağlıksız değil mi?

Birkaç sahnesi dışında, bütün olarak izlemedim; söz konusu dizi adından başlayarak iddia edildiği gibi bir psikolojik operasyon aracıysa neden buna maruz kalalım, vahim de…

Türkiye'de "muhalefet yapma cesaretini gösterebilmenin" sadece FETÖ/uzantıları/beslemelerine yakıştırılır hale gelmesi de vahim değil mi aynı derecede?

Ben hakaret sayıyorum bunu kendime.

Ceren için adalet

Üniversite öğrencisi Ceren Özdemir, Ordu'daki evinin önünde 3 Aralık 2019'da katledildi. Öldüren, öldürme şekli her şey ortadaydı. Katil zanlısının yargılanması, 13 Aralık 2019'da başlandı. "Akıl sağlığı"yla ilgili iddialar başta olmak üzere bütün savsaklama girişimlerine rağmen jet hızıyla görülen davanın hükmü, iki ayı bile bulmadan, 20 Ocak 2020'de açıklandı: Canavarca hisle kasten öldürmeden ağırlaştırılmış müebbet.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde araştırma görevlisi olan Ceren Damar, üniversitedeki odasında 2 Ocak 2019'da öldürüldü. Onun katline dair de her şey sabitti; öldüren, öldürme şekli, şahit, delil; hepsi. Buna rağmen aradan geçen bir yılda bir türlü hükme gidilemedi; Ceren'i itibarsızlaştırmaya çalışmak da dahil bir sürü kirli hamle devreye girdi. Ankara Adliyesi'nde, 09.30'da başlayacak duruşmada "karar" bekleniyor yarın; Ceren'in üzerinde hunharca tepinilen hatırasını yalnız bırakmayalım…

Yazarın Diğer Yazıları