Çıkış yolu: Planlama ve devletçilik
Türkiye''nin 1980 yılında, 24 Ocak kararları ile bir gecede balıklama atladığı liberal politikalar, küreselleşme ve özelleştirme sürecinin sonuna geldik. Bütün dünyada, ülkeler arası gelişmişlik farkı arttı. Yoksul sayısı arttı. Ekonomik istikrar bozuldu.
Türkiye de dalgalı kur politikası, kontrolsüz sıcak para, kayıt dışı ekonomi, ekonomide kırılganlık yarattı, ekonomik istikrar bozuldu, 2003 yılından bugüne kadar 640 milyar dolar cari açık verdik. Kriz derinleşiyor ve dış borçlarda temerrüt riski arttı.
Dünyada iktisadi konjonktür, neo-liberal politikalarda sona gelindiğini gösteriyor.
Aynı paralelde, gelişmekte olan ülkelerin; tarım sektöründe iş gücü fazlalığı ve gizli işsizlik, ekonomide faktör verimliliğinin düşük olması, sermaye birikiminin yetersiz olması, AR-GE ve teknolojide yetersizlik, hızlı nüfus artışı, ikili ekonomik yapı, piyasaların daha sığ olması nedeni ile bu ülkelerde kalkınma ve ekonomik istikrar için devletçilik ve planlama önem kazandı.
Türkiye''de ilave olarak hükümetin yanlış müdahalesi piyasa istikrarını bozdu.
Bugünkü krizden çıkış için geçmiş deneyimlerden de yararlanarak, Türkiye için, Planlama ve Devletçilik ağırlıklı yeni bir kalkınma modeli geliştirmeliyiz.
Türkiye; 1933 Devletçilik ve birinci sanayi planı uygulaması ile 1929 Dünya Ekonomik Buhranını dünyada en az tahribatla ve buhranın etkisini en kısa zamanda atlatan ülke olmuştu.
1933-1938 döneminde bütçe açık vermedi. Ortalama yılda yüzde 8 oranının üstünde büyüme yaşandı. 4. yılında dış ticaret fazlası oldu. Enflasyon yaşanmadı. (Aşağıdaki tablo.)
Birinci Sanayi Planı döneminde devlet hedeflerin üstünde altyapı, fabrika yaptı aynı zamanda demir yolları ve limanları millîleştirdi.
Plana temel tüketim maddelerinin yurt içinde üretilmesini öngören ithal ikameci bir politika hâkim oldu. Planda özellikle üç beyazlar (un, şeker ve pamuk) ve üç siyahlar (petrol, kömür ve demir) üretimine ağırlık verilmesi hedef alındı.
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı''nda, kurulması öngörülen ve büyük ölçüde gerçekleştirilen dokuma, maden, selüloz, kimya ve seramik sanayilerinde temel strateji devlet ile özel sektörün iş birliği yapmasıydı.
Planın bağlayıcı olması sayesinde ekonominin dışa bağımlılığı hızla azaltıldı.
Planda 23 fabrika öngörüldü ve bunlardan 19''u tamamlandı.
Türkiye''de piyasaya aksak rekabet hâkim olduğu için, Devlet müdahalesi spekülatif faaliyetleri önler ve rekabetin önünü açar. Bu nedenle Türkiye''de Devlet-Piyasa optimum dengesini kurmak zorundayız.
Makro Planlama da hem spekülasyonun önlenmesi açısından önemlidir. Hem de siyasilerin popülizmini frenler .
Planlama ile sermaye piyasası ve reel ekonomi arasında, finans sektörü ile reel sektör arasında koordinasyon ve denge sağlanır. Spekülatif piyasalar önlenmiş olur.
Planlama, gerek özel tasarrufların ve gerekse kamu kaynaklarının önceden hangi alanlara tahsis edileceğini düzenler. Kamu kaynakları yasayla, özel tasarruflar, teşviklerle yönlendirilir. Bu yolla siyasilerin kamu kaynaklarını popülizm için kullanması önlenmiş olur.
Türkiye''de 1963-1968 siyasi popülizm olmadığı için Birinci Beş Yıllık Plan''da yüksek büyüme sağlanmıştır. Enflasyon düşük kalmıştır.
Elbette bugünkü devlet, parti devleti olduğu için piyasaya müdahalesi de başarısız olur. Devletçiliğin ve planlamanın başarılı olması için, aynı zamanda devletin demokratik ve hukuki altyapısı olan bir kurumsal devlet olması gerekir.