CHP ve MHP'nin bayram muhasebesi
Bayram günleri hem kişisel hem de toplumsal olarak bir muhasebe dönemi olmalıdır. Bu muhasebeyi yapan okurlarımızdan Ramazan Bayraktar, Suat İlhan’dan bir alıntı yaparak durumu özetliyor:
“Sayın Arslan Bulut,
Yeni Anayasa süreci, bana 2. Meşrutiyet dönemini anımsatıyor. O zaman da Meşrutiyet ilan edildiğinde ortalık cennete dönüşecekti, öyle hayal ediliyordu.
İlan edildi de. Bütün komitacılar dağlardan indi, sihre inananlar, hep birlikte halaylar çekti, artık her şey güllük gülistanlıktı.
Sonra ne olduysa Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti ve yine ne olduysa, çok geçmeden Çatalca önlerinde görüldüler.
Sonra aklıma aşağıdaki tespitler geldi:
‘Batılıların büyük stratejisi, karşı güçleri kuşatmayı ve içten çökertmeyi amaçlar. Osmanlı İmparatorluğu Batılılar tarafından üç defa kuşatılmıştır.
* Birinci kuşatma: Denizlerden yapılmıştır. Ümit Burnu’nu dolaşarak Hint Okyanusu’na gelen, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye gönderdiği donanmaları yenilgiye uğratan Portekiz ve İngiltere tarafından,
* İkinci kuşatma: İspanya, Fransa, İtalya ve İngiltere’nin girişimleri ile Kuzey Afrika üzerinden,
* Üçüncü kuşatma: Kıbrıs, Suriye, Irak’tan İngilizler ve Fransızlar tarafından gerçekleştirildi ve sonlandırıldı.
Bugün de Türkiye Batı dünyası tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma, -hatta çevirme-;
* Kıbrıs, Ege Denizi, Patrikhane yolu ile İstanbul,
* Karadeniz (Pontus),
* Doğu Anadolu (Ermenistan),
* Güneydoğu Anadolu (yaratılmak istenen etnik azınlık) üzerinden yapılmaya çalışılıyor.’ (Suat İlhan, Türklerin Jeopolitiği ve Avrasyacılık S.135)
Şimdi “Etrak-i bî idrak”in bir ferdi olarak,kafama takılan konuların cevaplarını arıyorum:
* Biz kimleri, Çatalca misali, nerede karşılayabileceğiz veya durdurabileceğiz? Sivas, Ankara, Konya?
* Batılıların bir sonraki kuşatması, Ankara üzerinden Konya’ya doğru mu olacak?
* Uyanmamız için neyin gerçekleşmesi gerekiyor?”
***
İlginçtir, MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal da, bu mektubu okuduğum saatlerde yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili konuşurken, Osmanlı’nın millet bütünlüğü çöktükten sonra topraklarından 30’dan fazla devlet doğduğunu ifade ederek, “Bu gün de o tarihte ‘Avrupa devleti olalım’ şeklindeki düşüncelerin yeni versiyon filmini oynuyoruz. AB hedefi var. AB perspektifinde Türkiye’nin millet bütünlüğünün bozulması ve yeni azınlıklar yaratılması şeklinde dayatmalarla karşı karşıyayız. Çok şaşırtıcıdır. 1876 Kanuni Esasi için toplanılan ilk günde, o dönemin gayrımüslim milletvekillerinden anadilde konuşma talebi gelmiştir. Bu gün de aynı filmin tekrarını yaratmak, yaşatmak isteyenler bulunmaktadır. Dolayısıyla bir imparatorluk kaybı gibi ağır bedel ödeyen bu millet 21. yüzyılda kendisine anayasa yaparken tekrar millet bütünlüğünün bozulması riskine karşı anayasal tedbirleri almak mecburiyetindedir” dedi.
***
Bu durumda akla şu soru geliyor:
MİT-PKK görüşmesinde koordinatör ülke yani ABD temsilcisinin, “Abdullah Öcalan’ın talepleri Meclis’te görüşülecektir” dediğini biliyoruz. Bu durumda, uzlaşma komisyonu neye hizmet ediyor ve MHP neden bu komisyonun parçası oldu?
Faruk Bal, “Fırsat bu fırsat en iyi anayasayı yapabilmek için aklıselim ile hareket etmek ve geçmişte yaşadığımız tarihi tecrübelerden yararlanmak gerekmektedir” diyor ve MHP’nin bu sürece katkıda bulunan partiler içinde en açık, en net ve en hazırlıklı parti olarak kendisini ortaya koyduğunu savunuyor..
AKP ve BDP ise zaten kimsenin inkar edemediği Oslo görüşmelerinde Başbakan’ın özel temsilcisi ile PKK temsilcisi üzerinden demokratik özerklik konusunda uzlaşmaya varmışlardır.
CHP ve MHP’li milletvekilleri, Meclis’teki uzlaşma komisyonunun, Oslo sürecinden bağımsız olduğunu mu zannediyor acaba?
Ben CHP ve MHP’nin bu sürecin parçası olmaması gerektiği şeklindeki düşüncemi hâlâ koruyorum..
Bayramda her milletvekili ve her seçmen bu konuyu yüksek sesle düşünmeli ve muhasebesini yapmalıdır..