CHP çizgisi ve İmamoğlu çizgisi!

Önce bir soru ile başlayayım: 23 Haziran İstanbul seçiminde, Ekrem İmamoğlu, 31 Mart seçimine göre kaç oy fazla aldı, Binali Yıldırım kaç oy kaybetti? Ayağını yere basan bir değerlendirme yapabilmek için bu rakamlar üzerinden yürümek gerekir.

YSK rakamlarına göre Ekrem İmamoğlu 4 milyon 741 bin 868 oy aldı. 31 Mart'ta 4 milyon 169 bin 765 oy almıştı. Yani 572 bin 083 artış var.

Binali Yıldırım, 3 milyon 935 bin 453 oy aldı, 31 Mart'ta 4 milyon 156 bin 036 oy almıştı. Yani 220 bin 583 oy kaybetti.

Farkın toplamı 792 bin 666. Bu rakam için 806 bin diyen de var. 800 bin diyelim…

800 binin yarısı 400 bin. Zaten 200 bin kişi kararını değiştirse, iki parti arasında 400 binlik bir fark oluşuyor! Çünkü birinde eksilirken diğerinde artıyor.

***

Farkın 200 bini, 31 Mart'ta sandık başına gitmeyenlerden kaynaklanıyor.

Katılım oranı 321 Mart'ta yüzde 83.8 idi, 84.5 oldu.

31 Mart'ta geçerli oy sayısı 8 milyon 547 bin idi, 23 Haziran'da 8 milyon 746 bin 464 oldu. Arada, 199 bin 464 fark var. Yani 200 bin artış var! Yeni oyların Ekrem İmamoğlu için geldiğini kabul edelim.

Peki kalan 600 bin oy farkı nereden geldi?

Bu da 31 Mart'ta AKP'ye oy veren 250-300 bin civarında MHP'li seçmenden ve diğer adaylara oy verenlerden geldi! Kalan 100 bin oy da Saadet ve DSP'den geldi.

Bu verileri, İstanbul'da bizzat yaptığım yoklamalardan çıkarıyorum.

Bu durumda, Sezai Temelli'nin HDP adına "demokratik ittifak"tan bahsederek "yeni anayasa yapalım" diye ortaya çıkması, yani Abdullah Öcalan'ın avukatlara söylediği "demokratik anayasal ittifak" kavramını dillendirmesinin, 23 Haziran seçimlerinde, seçmen nezdinde hiçbir karşılığı yoktur. AKP'den kopan seçmen zaten bu yüzden kopmuştur

Binali Bey'in kayıpları da Öcalan'ın ipiyle kuyuya inilmesinden kaynaklanıyor. AKP'ye oy veren MHP'li seçmenin bir bölümü, yeni bir çözüm sürecine alet olmamak için bu politikaya tepki göstermiştir.

***

Kemal Kılıçdaroğlu'nun "CHP bundan sonra artık 82 milyonun partisidir, 82 milyonu kucaklayacaktır, 82 milyonun sorunlarına odaklanacaktır" sözleri, Ekrem İmamoğlu üslubunun, CHP üslubu haline getirilmeye karar verildiği zannını uyandırabilir ama durum pek öyle görünmüyor!

Kılıçdaroğlu'nun "Her şey neyle başladı biliyor musunuz? Her şey Adalet Yürüyüşü'yle başladı." değerlendirmesine katılmıyorum, çünkü o yürüyüş sonunda Maltepe'de okuduğu bildiri, HDP'nin taleplerini yansıtıyordu!

O bildiride kullanılan kavram, Dolmabahçe mutabakatındaki "eşit yurttaşlık"tır. Anayasa'daki "kanun önünde eşitlik" değildir bu!

21 Mart 2017'de İstanbul'da konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli, "Dolmabahçe mutabakatı tüm halklara eşit yurttaşlık temelinde nasıl anayasa yapabiliriz formülüydü. Eşit yurttaşlık temelinde anayasa istiyor ve bu yüzden hayır diyoruz." demişti.

***

Bu itibarla, CHP'nin Ekrem İmamoğlu çizgisini benimsemesinde bir sakınca yoktur ama, Ekrem İmamoğlu'na CHP'nin bu çizgisi dayatılırsa, bütün o güzel şeyler sıfırlanır!

Fakat Ekrem İmamoğlu, "Partiler gibi liderleri de kutsal değildir. Onları kutsallaştırmak, milletin üzerinde bir yere konumlandırmak asla doğru değildir. En büyük millettir, çünkü egemenlik kayıtsız şartsız sadece ve sadece milletindir." diyor.

Egemenlik ortak kabul etmez! Herkes bunu böyle bilsin ve adımını ona göre atsın!

Yazarın Diğer Yazıları