Cennet vaadi ile siyasi dolandırıcılık!

Anadolu Ajansı’nıh haberine göre Antalya Emniyet Müdürlüğü’nün beş ilde düzenlediği operasyonda, kandırdıkları 100’e yakın kişiye hipnoz uygulayan ve çete liderini reenkarnasyonla yeniden dünyaya gelmiş Veysel Karani olarak tanıtıp para isteyen, böylece 20 milyon liralık vurgun yapan şebekenin üçü kadın altı elemanı yakalandı.
İlginç olan şu ki, Antalya Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, Antalya’da görevli bir hakim ve doktorun dolandırıldıkları yönündeki şikâyeti üzerine harekete geçti ve kendilerini “peygamber vekili” , “reenkarnasyon ile tekrar dünyaya gelen muhterem zatlar” olarak tanıtarak dolandırıcılık yapan çete mensupları takibe alındı. Şebeke lideri sahte peygamber F.K.’nin, üç hırsızlık olayından poliste kaydının bulunduğu da belirlendi.

***


İddiaya göre, şebekede çalışan kadınlar, dini konularda kısa sürede kandırabilecekleri kişileri bulup doktor A.C.Y. ile tanıştırıyordu. A.C.Y. mağdurları hipnotize ederek, çete lideri F.K.’yi kimi zaman reenkarnasyonla tekrar dünyaya gelen Veysel Karani, peygamber ya da peygamber vekili diye gösteriyordu. Sonra da aralarında hakim, avukat, öğretmen ve doktorların bulunduğu mağdurlara, başlarına kötü olay geleceği söylenip “Allah için para ver, kötülüklerden korun” deniliyordu.
Çete üyeleri, kandırdıkları kişilere, liderleri F.K. için “Önceki hayatında Veysel Karani Hazretleri’ydi. Peygamberlerle konuşuyor. Allah’ın paraya ihtiyacı var. Size cennetten yer vereceğiz. Vermezsseniz başınıza kötü işler gelecek” dediği anlaşıldı.

***


Ne diyordu bu ülkenin Başbakanı? Necip Fazıl’ın ağzından da olsa, “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, kininin, evinin, kalbinin davacısı bir gençlik” ten bahsediyordu değil mi?
İşte dinin davacısı olduğunu zanneden ama dinini hiç bilymeyenlerin durumu ortada.
Üstelik, Bursa’da başka bir olayda da kendisini “Peygamber soyundan geliyorum” diyerek tanıtan ve bu yolla vatandaşları 1 milyon 200 bin lira dolandırdığı iddia edilen bir kadın ile 11 akrabası yakalhanmıştı. .
Polis önce, kadının dini sohbetlere katılanlara, muhafazakar aileler için havuzlu villalar yaptıracaklarını söylediğini tespit etmişti. İnşaat şirketi kuran ve havuzlu villalar için sadece katkı payı ve tapu masrafları olarak 40 kişiden para toplayan kadın, “Örgüt kurmak, örgüt kapsamında dini istismar ederek nitelikli dolandırıcılık yapmak” suçlarından yargılanıyor.
Yine Bursa’da kendisini sözde bir cemaatin piri olarak tanıtıp, dergaha gelenlere cennete gideceklerini vaat ederek akıl almaz cinsel sapkınlıklar yaptığı iddia edilen kişi de yargılanıyor.

***


Bütün bu oılaylar gösteriyor ki, okumuş, yazmış da olsa, Türk halkıının önemli bir bölümü dinini bilmiyor! Dolayısıyla kandırılması kolay oluyor. Peki bu kandırmayı sadece polisin takip ederek yakaladığı çeteler mi yapıyor?
Siyasette din istismarı yapanlar da halkı dolandırmış olmuyor mu?
Konuyla ilgili bir örneği Devlet Bahçeli, ülkücü gençlere hitap ederken verdi:
“Şayet Türk gençliği; dininin davacısı olacaksa; önce Müslümanlara sırt çeviren ve operasyonları meşrulaştırmaya çabalayan BOP eşbaşkanlarına dava açmalıdır. Dilinin davacısı olacaksa; Türkçeyi hançerleyen, TRT’yi mahalli diller bataklığına sokan AKP zihniyetinden davacı olmalıdır. Beyninin ve ilminin davacısı olacaksa; eğitimin canına okuyan, ideolojikve geçmiş kinleri paralelinde gelecek nesillerimizi heba etmeye çalışan AKP’den davacı olmalıdır”
Kemal Kılıçdaroğlu da benzer bir istismarı hatırlattı ve Kürecik’teki füze kalkanı sisteminin İsrail’i korumak için kurulduğunun artık anlaşıldığını belirtti. Peki, hani AKP, İsrail ile kavgalıydı?
Zaten Stratfor yazışmalarında, Tayyip Erdoğan’ın, Kissinger’e “Bir noktada İsrail’le köprüleri atıp, İslam dünyasına yaklaşacağını” söylediği ve Kissinger’ın “Erdoğan, İslam dünyasının lideri olma niyetinde” dediği ortaya çıktı.
Demek ki neymiş?
Türk halkı siyaseten de dolandırılıyormuş? Hem de “dindar cumhurbaşkanı”, “imam-hatipli başbakan” sözleriyle hipnotize edilerek..

Yazarın Diğer Yazıları