Çavuşoğlu'na soru: Lozan'dan vazgeçip Sevr'i mi kabul edelim?
ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'de düzenlenen "Beyaz Saray Amerikan Tarihi Konferansı"nda bir konuşma yaptı.
Bizde "Çankaya Köşkü ve Cumhuriyet Tarihi Konferansı" düzenlenebilir mi artık? Bu gidişle, "Ak Saray ve Cumhuriyetin Çöküşü Konferansı" söz konusu olabilir!
AA'nın haberine göre Pennsylvania'ya bağlı Philadelphia kentinde 244 yıl önce Amerikan yasasının imzalandığını hatırlatan Trump, ülkede son günlerdeki sokak gösterilerinden, "okullarda beyin yıkayan" sol kanadı sorumlu tutarak kastederek "Zorbalığa asla boyun eğmeyeceğimizi ilan etmek için bugün buradayız. Tarihimizi ve ülkemizi, her renkten, etnik kökenden, dinden ve mezhepten insan için geri kazanacağız." diye konuştu.
Trump, ailelerin, okullarda ülke hakkında "yalan söylenmesinden" rahatsız olduğunu aktararak, "Birazdan okullarımızda vatansever bir eğitimin desteklenmesine yönelik ulusal bir komisyonun kurulması için başkanlık kararnamesi imzalayacağım. Bu komisyonun ismi 1776 Komisyonu olacak." bilgisini paylaştı.
Trump, konuşmasını tamamladıktan sonra sözünü ettiği Başkanlık Kararnamesi'ni de imzaladı.
***
Trump'ın sol kanadı suçlaması, Amerikan kapitalizminin geleneğidir. Bunu bir kenara bırakacak olursak, Trump'ın okullarda vatansever eğitimin desteklenmesi için kararname hazırlatıp imzalaması ilginç… Trump bu çabasını, Amerika Birleşik Devletleri'nin tarih sahnesine çıktığı gün tespit ettiği kurucu ilkelere gönderme yaparak geliştiriyor.
Türkiye'de ise yıllardır tam tersi yapılıyor. Meselâ ilkokullardan "Andımız"ın kaldırılması, vatanseverliğin eğitimden kaldırılması girişimlerinin en önemli ayaklarından biridir. Türkiye'de siyasi iktidarlar, uzun yıllardır, kurucu değerlerle çatışma halindedir ve bir din devletinin hukuki alt yapısını kurmaktadır. Öyle ki hukuk fakülteleri bile ilahiyatçılara teslim edilmektedir.
***
Bugünkü iktidar, devletin kurucusu olan Atatürk'ün adını, Atatürk Havaalanı gibi veya stadyumlar, okullar gibi ülkenin her köşesinden silmeye devam ederken, ders kitaplarında da aynı zihniyeti benimsemiş durumdadır. Günümüzde, özellikle sosyal medya üzerinden devlet kurucusu olan Atatürk'e hakaret edenler özellikle teşvik edilmektedir. Cumhuriyetin bütün kurumları, altüst edilmiş ve yetkiler, cumhuriyet düşmanlarına verilmiştir. Muhalefet, zaman zaman tavır koysa da bu tür olaylara yetersiz cevaplar vermekte, bu da iktidarın cüretini artırmaktadır. İktidar partisi, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında parti binasına Atatürk posteri asmış ama tehlike geçtikten sonra kurucu ilkeler saldırmaya devam etmiştir. Türkiye'yi temsil eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bile "Meis'i İtalyanlara vermişiz, onlar da Yunanistan'a vermiş. Yanı başımızdaki adaları vermişiz, geçmişteki anlaşmaları büyük bir başarı öyküsü diye bize ders kitaplarında anlatmaya çalıştılar bizlere ama maalesef işte görüyoruz." diyebilmiştir.
Başarı öyküsü, ders kitaplarında yeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası düzeyde tanınması anlamına gelen Lozan ile ilgili anlatılmıştır. Ne yapalım şimdi? Dışişleri Bakanımız başarısız buluyor diye Lozan'dan vazgeçerek Sevr'i mi kabul edelim?
Oysa Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'den Libya'ya kadar farklı cephelerde yürüttüğü mücadele bir istikbal mücadelesidir. Bugün Doğu Akdeniz'de dayatılmaya çalışılan Sevr'e boyun eğmeyeceğiz." diyor değil mi?
***
Vatanseverlik, Türk Milleti bağımsızlığını kaybetmesin diye hayatını ortaya koyan kurucu kadroya saygılı olmayı gerektirir. Kurucu kadroya ve Atatürk'e saygısı olmayanın, Türk Milleti'ne de Türk devletine de saygısı yoktur. O halde bu tür insanların, Türk Devletini ve Türk Milleti'ni temsil etmeye hakları yoktur.