Çapulcu tsunamisi!

Belediye otobüslerinin, durakların, özel otomobillerin, işyeri vitrinlerinin yakılıp yıkılması, millî servetin talan edilmesi, önüne gelen her şeyin bir tsunami gibi mahvedilmesi kelimenin tam anlamıyla bir vatan hainliğidir.
Gezi Parkı olayları sürecinde verilen bu tür zararların maddi dökümünü İçişleri Bakanı Muammer Güler verdi.
Tam 20 milyon TL.
ABD Doları ile yaklaşık 15 milyon ABD Doları.
Resmî rakamlara göre 11 milyon 500 bin kişinin ayda 360 lira ile yani açlık sınırı altında yaşamak zorunda olduğu bir ülkede 15 milyon ABD Doları zarar hiç de az değil.
Buraya kadar tamam...
Şimdi diyelim ki bir ailenin iki evladı var. Biri yukarıdaki gibi serseri, çapulcu, kafası kızınca mutfakta tabak, koridorda ayna, salonda televizyon kırıyor, anne babayı belli sürelerde işte böyle zararlara sokuyor.
Öbür evlat ise sakin, kravatlı, takım elbiseli, amma dışarıdan bir “dost tutmuş” ailenin müşterek hesabından “dost tuttuğuna” öyle paralar yediriyor ki, çapulcunun kırıp dökerek verdiği zarar o zararın yanında devede kulak değil, tüy bile olamıyor.
İşte bir örnek...
AKP iktidar olur olmaz, CİTİBANK’ın tam dört milyar dolarını, yani Türk Lirası ile yaklaşık 6 milyar TL’lik borcunu bir kalemde siliverdi.
Şimdi sormak gerekmez mi?
On beş milyon dolar nerdeee, 4 milyar dolar nerde?
20 milyon Lira nerdeee, 6 milyar TL nerde?
Bir fiil kot pantolon ve maskeli yüzle olunca gayrimeşru, takım elbise ve kravatla yapılınca meşru mu oluyor?
Üç kuruş zarar verenden hesap sorup üç bin kuruş zarar verenden hesap sormamak, hesap sormamaktan geçtik, onu verdiği bu zarardan dolayı alkışlamak, “Sen kıran döken el değilsin” diye öpüp başımıza koymak; başımızda ise orada tutmak revâ mı?
Reva ise şayet...
Gel de Ziya Paşa’nın, “Milyonla çalanlar yüksek ve şerefli mevkilere yükseltilerek baş tacı edilir; birkaç kuruş çalanlar ise kürek cezasına çarptırılır” mealindeki şu mısralarını hatırlama:
“Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz/Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir!”
Borcu silinen bankanın yabancı uyruklu müdürü, AKP ikinci defa seçimleri kazandığında, “Çok mutlu olduk” demiştir. Sen mutlu olmayacaksın da silinen bu borçla soframdan ekmek eksilttiğiniz ben mi mutlu olacağım?
Lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz öyle cevap veriniz..
Sen hem muhafazakâr, üstelik İmam Hatip kökenli bir Başbakan olacak, yani faizin İslâm’daki yerinin “Allah’a, Peygamberine savaş açmak (Bakara, 279)” olduğunu bileceksin, hem koltuğa oturur oturmaz yabancı bankanın milletine olan 4 milyar dolar borcunu bir kalemde silip atacaksın. Sonra da Gezi Parkı eylemlerinde üç-beş kuruş zarar veren terör grupları üzerinden bütün Gezi Parkı eylemcilerine “çapulcu” damgası vuracaksın. Bununla da yetinmeyecek, “Bu işleri başımıza faiz lobisi açıyor” türküleri söyleyeceksin..
Türkiye’de “Faiz lobisi” demek, “AKP iktidarı” demek, siz ne kadar, “IMF’ye borcumuzu sıfırladık” diyerek faizciliğinizi örtmek isteseniz de, bunu bilmeyen bir tek yabancı yatırımcı, bir tek dolar spekülatörü, bir tek banka sahibi var mı?
Yönettiğiniz ülkenin hali meydanda.
Sizden önce bu ülkede gelir vergisi sıralamasında ilk sıraları devlet kuruluşları ile bâzı büyük aile şirketleri alırdı. Devrinizde ise, ilk on sırayı açık ara önde bankalar aldı.
Faizci olduğunuzun bundan daha belgeli bir ispatı nasıl olabilir?

Yazarın Diğer Yazıları