Camide Kur'an-ı Kerim bulundurmayan baş danışman!..
Kamuoyunda uzun süredir devam eden tartışmalardan; SADAT'ı ve kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'yi çok duymuşsunuzdur. Kısa adı SADAT olan bu askeri görünümlü kurum Türkiye'de askeri eğitim ve uluslararası askeri danışmanlık hizmeti (!) veren ilk özel şirket hüviyetinde çalışmalarına devam ediyor. Hem şirketin faaliyetleri hem de kurucusu hakkında gündeme getirilen çok ciddi iddialar var. Bence, bu iddialar hala yeterince cevap bulabilmiş değil. Söz konusu iddiaları tekrarlamak da bu yazının konusu değil. Merak edene, internet arşivinde her şey çarşaf çarşaf açık!..
Olağanüstü Hal kararnameleri ile TSK'dan paket paket subayların ilişiği kesilirken çok ilginç bir gelişme yaşamıştık. 15 Temmuz hain darbe girişimin ardından Cumhurbaşkanlığında yaverlik müessesine son veren R. Erdoğan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'yi kendisine -Ağustos ayının ortasında- baş danışman olarak atadı. Bu da çok tartışıldı kamuoyunda...
Cumhurbaşkanı askeri baş danışmanı hakkında çok ilginç bir anekdota ulaştım. Adnan Tanrıverdi 2. Zırhlı Tugay Komutanı iken dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı (1994-1996) Hikmet Bayar'dan denetlemeler sırasında çok sıkı bir fırça yemiş. O denetleme sırasında yaşanana bire bir şahit olan komutanın anlattıklarından;
"Adnan Tanrıverdi, Kartal/Maltepe'de konuşlu 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı görevini sürdürürken, tugayın sevk ve idaresinde zafiyet gösterdi. Bu durum üzerine 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Bayar tarafından denetlendi. Denetleme sırasında Tugay Karargahının kuzeyinde bulunan cami bölgesine gidildi. Hikmet Bayar botlarını çıkartarak, çorapla camiye girdi ve camide incelemelerde bulundu. Camide bulunan kitapları inceleyen Bayar, Emine Şenlikoğlu'nun kitaplarını görünce, Tugay Komutanı Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'ye "Paşam bu kitapların burada ne işi var, bu kitaplarla ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Tanrıverdi, 'Komutanım bu kitaplarla askerlerimize dini eğitim veriyoruz' deyince Bayar şaşırdı ve "Askerlerimize dini eğitim kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim ile verilir, Kur'an-ı Kerim nerede?' diye sordu. Tanrıverdi, 'yok' diyerek Tugay camisinde Kur'an-ı Kerim olmadığını itiraf etmek zorunda kaldı."
Yine aynı komutandan, Adnan Tanrıverdi ile ilgili yaşadığı farklı bir anı(!);
"90'lı yılların başında, Çekmeköy'de konuşlu 23. Piyade Tugay Karargahı ve Kartal/Maltepe'de konuşlu 2. Zırhlı Tugay Karargahı'nda Özbek generallere karargah eğitimi veriliyordu. Özbek generallerin uçar birlik eğitimi kapsamında helikoptere binmesi gerekiyordu. Ancak 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, 'helikopter düşerse ne yaparız' diyerek korkusundan kendi tugayındaki Özbek generalin helikoptere binmesine ve eğitime katılmasına izin vermedi."
Cumhurbaşkanı askeri baş danışmanı hakkında Genelkurmay Başkanlığı karargahında daha çok anıları olanlar var!.. Benim esas merak ettiğim; Hulusi Akar'ın Başkomutanlık makamına gerekli bilgilendirmeyi yapıp yapamadığı!..
***
Sizleri bilemem ama ben bu seneki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında (!) kendimi öksüz hissetim. Çok değer verdiğim devamlı bir okurumdan ADSIZ'da yer verilmesini istediği bir ileti aldım. Şöyle;
Başbuğ Atatürk diyor ki;
"Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak ve ancak, tam ve kesin anlamıyla millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır. Bundan ötürü hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası, millî egemenliktir. Toplumumuzda, devletimizde hürriyet sonsuzdur. Ancak, onun hududu, onu sonsuz yapan esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir. Bir insan, belki kendi arzusuyla şahsî hürriyetini yok etmek ister; fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve şerefle dolu bir millet hayatı bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru ve kabule değer olamaz. Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet namına müsamaha ile telâkki edilemez. Hiç şüphe yok, devletimizin ebedî müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için, hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz."