Büyük davaların küçük takipçileri!
Bütünüyle yanlış olan hiçbir fikir, eylem ya da tasavvurdan söz edilemez.
En basit ve rezil davranışların bile arandığında masum ve haklı bir yanı bulunabilir.
Aklı başında olan hiçbir kimse bütün doğruları kendi elinde tuttuğunu iddia edemez.
Yapılan eylemin, takınılan tutumun yahut da atılan adımın kimin attığı önemli değildir.
Önemli olan bu adımın, tutumun ve eylemin millî hedefe yaptığı katkıdır.
Çoğu zaman güçlü fikirler altında ezilenler, o fikri söyleyenlerin kişiliklerini tartışma konusu yaparak işin içinden sıyrılacaklarını sanırlar.
Bu durum asıl hedefin kaybolmasına neden olur.
İyi niyetle yanlış yapmamak!
Güçlü fikirlerin, doğru açılımların ve isabetli yaklaşımların mülkiyeti olmaz.
Tanrının bütün aklı, izanı ve idraki doğru düşündüğünü sananlara vermediğini fark etmek gerekir.
Önemli olan yaşayan gerçekler ya da pratiklerdir.
Bu doğruyu veya gerçeği kimin söylediğinin ya da inkâr ettiğinin önemi yoktur.
Türk milliyetçilerinin millî ülküye hizmet etmek amacıyla yanlışların içindeki doğruları bulmak ve doğru görünenlerin içinden de yanlışları çıkarıp atmak gibi akılcı bir düşünceye sahip olmaları gerekir.
Çünkü insanların, stratejilerin, yaklaşımların ve yöntemlerin tümüyle olumlu ya da tümüyle olumsuz olmadığı tarihin öğrettiği bir gerçektir.
Güç odağının değil milletin yanında olmak!
Samimi, inanmış ve değer eksenli davranan insanlar da çoğu zaman kötü bir stratejinin aktörü olabilir. İyi niyetle doğru bir iş yaptığını sananlar amaçladıklarının tam aksine kötü bir sonuçla karşılaşabilirler.
Toptancılık, genellemecilik yapmak ya da "bizim klik buyurmuşsa tartışılmadan kabul edilmelidir" düşüncesi zihinsel yanılgının temel faktörüdür.
Akıl sahiplerinin düşünür ile düşünce sahibini birbirinden ayırmaları şarttır.
Millî ve şahsiyetli birey, siyaset üzerine tekel kurmuş despotla "Katolik nikâhı" kıyılmayacağını iyi bilmelidir.
Asıl olan kurumların, şahısların ya da güç odaklarının yanında olmak değil milletin doğrularının yanında olmak, yanlışların da karşısına dikilmektir.
Geleceği yönetmeye talip olmak!
Anlık ya da günlük düşünmek yerine gelecek merkezli düşünmek esas olmalıdır.
Güç, etkinlik ve popülerliğin çok azı zamana karşı varlığını sürdürebilir.
Gelecek için yorulmaya, kırılmaya ve rahata kıymaya hazır olanlar, bugünün cazibesini elinin tersiyle itmeyi zorunlu kılmaktadır.
Geleceği yönetmeye talip olanlar büyük düşünmek zorundadırlar.
Bu bağlamda büyük düşünceleri geleceğe taşımak, büyük kafalıların değil büyük yüreklilerin işidir.
Günümüzde Türk milletinin binlerce yıllık tarihi boyunca ürettiği kültür, ülkü ve değerleri içselleştirmiş ve kavramış aydın yok denecek seviyededir.
Bu bakımdan Türk tarihinin, coğrafyasının ve kültürünün büyüklüğü ve zenginliğini çapsızlar ve dar ufuklulara emanet edilmiş gibidir.
Onlar da bunu anlamakta sıkıntı çekmektedirler.
Büyük fikirlere en büyük zararı küçük takipçileri verir
Türk tarihi devasa bir hafızayı, coğrafyası en azından üç kıtayı, kültürü bütün dinleri, ideolojileri ve değer yargılarını bilmeyi zorunlu kılmaktadır.
Bu ülkenin aydını ve yöneticileri Türk milletinin tarihini, dilini ve dinini taşıyacak onur, omur ve idrake sahip olduklarında ülkede bugün sorun olan birçok olgu sorun olmaktan çıkacaktır.
Kuşkusuz bunun yolu da birbirimizi yemeden düşünmeyi öğrenmekten geçmektedir.
Türk milliyetçilerini birbirinin kurdu haline getirme çalışmalarının hız kazanmasının nedeni budur.
Onun için de birileri milliyetçileri sürekli olarak iç kavgaya çekmeye çalışmaktadır.
Şunu herkesin bilmesi gerekir ki, kendi enerjisini, kendi çelişkilerine karşı kullananların yenilgiden başka bir kaderi olamaz.
Büyük fikirlerin iktidarı büyük risklerin yanında büyük fedakârlık gerektirir.
Milletin zaferinin yolu büyük davaların tepesine çöreklenmiş küçük adamlardan ülkeyi kurtarmaktan geçmektedir.