Büyük dava küçük takipçi kaldırmaz
Vizyon, sebat, tutku, duyarlılık, bağlanma, içgörü, zekâ, ahlak standartları, karizma, cesaret, kararlılık ve inanç kalitesi ideal değerlerin sorumluluklarını üstlenmişlerin sonuç almalarını sağlayacak temel nitelikler arasındadır.
Önemli olanın bu niteliklerin olması değil; dinamik ve etkin hale getirilip/getirilmemesidir.
Beyin kıyma makinesi gibi çalışan yönetimler
İdealizmle mücehhez olan unsurların başarılı sonuçlar alabilmesi için iki önemli meziyete daha ihtiyaçları vardır. Bunlar; cesaret, tutarlılık ve dürüstlük gibi niteliklerdir.
Cesaret ve kararlılığa sahip olunmadan büyük işler başarılması söz konusu olamaz. Yüce idealler; cüretkârlıkların en büyüğü ile hayal gücünün en erişilmezinin ürünüdürler. Zira Ağrı Dağı'na tırmanmaya cüret edemeyenler Erciyes'in tepesine ulaşamazlar!
Ancak bir idealin mensuplarının nitelikli bir eğitime, keskin bir zihinsel mekanizmaya ve isabetli fikirlere sahip olması istenilen sonucu almak için yeterli değildir.
Bu yeteneklerin yanında muhteşem bir başarı için öz bilinç, yüksek intibak yeteneği, empati ve sosyal beceri gibi duygusal zekâ cevherlerine de sahip olunması gerekir.
Siyasi hareketler yönünden ise önemli olanın yukarıda sayılan vasıfları taşıyan insanlara sahip olunması değil, onları amaçlar doğrultusunda yönlendirebilmek ve kullanabilmek kapasitesidir.
Zira "doğru insan"ı "doğru yerde" kullanmayı becerebilmek başlı başına maharettir. Türkiye'deki bir çok kurum, mensuplarını yönetmek değil gütmek gibi bir iş edinmiştir.
Bu nedenledir ki beyin kıyma makinesi gibi çalışan yönetimler kıt kaynak niteliğinde olan beyin gücünü ya rakiplerine kaptırmakta ya da israf etmektedirler.
Kurumların yetersizlik, yeteneksizlik ve keyfilik girdabından çıkarılması beyin kapasitesinin niteliği ile yakından ilişkilidir.
Büyük fikir büyük omuz ister!
Bir fikir ancak onun müntesipleri kadar yüce, doğru, hak ya da yetkin olabilir.
Büyük onurlar cılız omuzlardan üretilemez. Bir milletin kültürünü, tarihini, dinini ve dilini taşıyacak kafaların da o millet kadar büyük olması gerekir.
Bunun böyle olmaması yüzündendir ki bugün Türkiye'de bilgiler öksüz, bilginler köksüz, değerler sahipsizdir.
Yanlış adama doğru iş vermek sorunu içinden çıkılmaz kılarken doğru adama eksik iş vermek de potansiyel başarının önünü keser. Hele hele şu veya bu nedenle bir bireyin inanmadığı değeri savunmak zorunda kalmasından daha kötü bir durum düşünülemez.
Kişinin kendi inanmadığı değerlere başkalarını inandırmaya çalışması gerçek bir trajedidir. İknaya muhtaç birinin başkalarını ikna etme mecburiyeti ile karşı karşıya kalmasının ne anlama geldiğini ancak buna muhatap olanlar bilebilir!
Konuşurken gözlerini sağa/sola kaçıranlar, hık/mık ederek kekeleyenler, sebepli sebepsiz kuru kuru yutkunanlar ve ruhsuz cümleler kuranlar böyle bir inançsızlık halinin tipik özelliklerini göstermiş olurlar. Aslında bu gerçek Türk milletinin istiklal ve istikbaline kast eden saldırılara karşı etkili cevaplar verememenin de bir nedenidir.
Halbuki akli ilkelere dayalı coşkuları üretip, heyecanları aktifleştirip özendiriciler kullanarak yeni bir takım ruhu yaratacak biçimdeki vatanseverlik duygusu büyük sonuçların alınmasını sağlayabilecektir. Yeter ki Türk milletinin bugün itibariyle içinde uyuyan dev bir duygu olan milliyetçiliği yeniden uyandıracak bilinçli, etkili ve birinci sınıf yöntemler kullanılabilsin.
Büyük bir kararlılık içinde yerine göre her türden riski üzerine alabilen cesur davranışlar, ithal ABD markalı saldırıları inlerine döndürmeye yetecektir.
Bunun yolu da millî idealleri ticarileştirmeden etkinleştirerek, bilgiyi kıskanıp tekelleştirmeden demokratikleştirerek dava sahiplerinin kültür kalitesini artırmak ve işini birinci sınıf yapan adamlara görevi tahsis etmekten geçer!
Tepeye çöreklenmiş zatı muhterem hayatını kutsal davanın çilesine adamış olanları darmadağın etmekten gurur duymaktadır. Alayına söver hepsini birden kovar. Ne de olsa arkasında iktidar vardır.