Büyük bir yanlıştan dönüldü
Liselerde sınıfta kalmanın, bir diğer deyişle sınıf tekrarının geri gelişi yerinde oldu.
Yıllardır uygulanan sistemin şu sakıncaları vardı:
1- Eğitimin kalitesi büyük ölçüde düşmüştü.
Bu durum üniversiteye giriş sınavlarında açıkça görülüyordu.
ÖSYM’nin açıklamasına göre son sınavda 100 bin 271 öğrenci sıfır almıştı.
2- Çalışkan öğrenciler ile tembel öğrenciler arasında fark kalmamıştı.
Dersleri iyi takip eden, eve gidince öğrendiklerini tekrarlayan disiplinli öğrenciler adeta aptal yerine konuluyor, sınavlarda aldıkları yüksek notların hiçbir anlamı kalmıyordu.
Yıl boyunca dalga geçen, derslerde cep telefonlarıyla ilgilenen, sık sık devamsızlık yapan öğrenciler de sınıf geçiyordu çünkü.
3- Öğretmenler sıkıntı çekiyorlardı.
Türkçeyi, tarihi, coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı, biyolojiyi, yabancı dili yeterince öğrenmeden üst sınıfa geçen tembel öğrenciler temelleri olmadığı için bu derslerin daha üst düzeydeki konularını anlamakta zorluk çekiyor, zamanlarını yine yaramazlıkla, dalga geçmekle geçiriyorlardı.
Böylesine tuhaf bir tablo çalışkan öğrenciler kadar öğretmenleri de zorluyordu. Çünkü örneğin 50 kişilik bir sınıfta verdikleri dersi gerçekten anlayan sadece 10 kişi görmenin üzüntüsünü yaşıyorlardı.
Sınav kâğıtlarını okumak da ayrı bir ıstırap oluyordu öğretmenler için. Sınıfın dörtte üçü genellikle boş kâğıt veriyordu.
4- Okul yönetimleri dertliydi.
Onlarca sınıftaki yüzlerce öğrencinin derslere odaklanmaması okul yönetimleri açısından da sorun oluşturuyordu.
Derslerle ilgisiz öğrenciler üzerinde sağlıklı bir eğitimin gerektirdiği disiplini oluşturmak pek kolay olmuyordu.
İyi yetişmeyen öğrencilerin üniversiteye giriş sınavında aldıkları başarısız sonuçların sorumlularından biri de okul yönetimleri görülüyor, en başta başarısız öğrencilerin velilerinin hedef tahtasına oturtuluyorlardı.
...
Neyse, büyük bir yanlıştan dönülmüş oldu.
Dileyelim ki Millî Eğitim Bakanlığı bundan böyle alacağı kararları daha derinlemesine düşünür, sonuçlarını hesaba katarak karar verir.
Ülke sorununa dönüştüler
Artık kesinlikle yerel bir sorun değil İstanbul’un taksi şoförleri.
Resmen ülke sorununa dönüştüler.
Yakın mesafelere gitmeyişleri, nezaketten uzak hâl ve hareketleri, keyfi tarife uygulayışları, sık sık kavga edişleri filan derken sonuçta iş müşteri öldürmeye kadar vardı.
Ortada yıllardır büyüyen, kangrene dönüşen bir sorun var.
İstanbul şoförleri karşısında başta emniyet, valilik ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumların gerekli önlemleri alamayışları devleti ciddi bir zaaf içinde gösteriyor ne yazık ki.
Taksi şoförlüğünün belli kurallara bağlanması, bu işte çalışmak isteyenlerin özel testlerden ve kurslardan geçirilmesi, hizmet verirken belirlenen kurallara uymadığı saptananların çalışma izinlerinin süresiz iptal edilmesi, İstanbul’da mevcutlara ilaveten en az 5-6 bin taksinin devreye girmesi yapılması çok zor şeyler değil ama yıllardır yapılmıyor nedense.
İktidar, İstanbul’un taksi şoförlerini üzmeyeyim, mağdur etmeyeyim derken tüm İstanbulluları, hatta bu kentteki taksi keşmekeşini medyadan izleyen tüm ülkeyi üzüyor, mağdur ediyor.