"Bunlar bir şeyler yapar"
İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun önceki seçimi kazandığına dair kanaat çok güçlü… Tabii tekrarlanacak seçimi kazanacağına dair kanaat de…
Fakat kimi seçmende, rakiplerini kastederek "Bunlar bir şeyler yapar" endişesini fazlaca gözlemlemek de mümkün… Seçmende böyle bir endişenin olması açık bir 'demokrasi ayıbı' aslında… 'Daha iyi propaganda yapar, seçmeni ikna eder, sandığa sahip çıkar vs.' şeklinde bir şey değil kastettikleri…
Demokrasi ve hukuk dışı ayak oyunlarından endişe ediyorlar… Olur veya olmaz ama böyle bir endişenin varlığı bile çok kötü… Bu endişenin kökleşmesi, kazanılacak veya kaybedilecek seçimlerden çok daha önemli ve çok daha hayati…
***
Haksız penaltıyı bilerek dışarı atan futbolcular, hem kendi itibarlarını hem de takımın itibarını kurtarırlar… İçlerinde zerre kadar adalet duygusu yaşatanlar, siyasetin o boğucu tarafgirliğinden çıkarak, çok daha ahlakî olan bu yola sapabilirlerdi…
Binali Yıldırım'a da düşen buydu… Açıkça kaybettiği ve 'haksız penaltı' niteliğindeki tekrarı reddederek tarihe geçebilirdi… Meclis Başkanlığı ve Başbakanlık yapmış birisine yakışan, şimdi olduğu gibi 'isteksiz, düşük profilli, olsa da olur olmasa da' türünden bir kampanya yürütmek yerine, rakibin hakkını vererek çekilmekti… Böylece tarihe geçmekti…
Belli ki yapamadı… Geçmişten gelen iç içe geçmiş hukuk, reddetmeyi mümkün kılmayacak ilişki geçmişi, İstanbul kaybedildiğinde aslında sanılandan çok daha fazla kaybedilecek şey olduğu gerçeği, daha etik olanı engelledi…
***
'Beraber yürüdükleri bu yolda' şimdi hep birden kaybetmeye doğru yürüyorlar… Çünkü geçmişte kendilerine can suyu veren 'mağdur' ve 'mazlum' makamında değiller artık… Kendileri şimdi 'hazımsız mağrur' makamında otururken, terk ettikleri 'mağdur' makamında Ekrem İmamoğlu oturuyor… Doğaldır ki bunun siyaseten bir bedeli olacak!..
Belediye seçimlerini, 'asfalt, kanalizasyon, çöp, park, bahçe, kaldırım, trafik' gibi konulardan sıyırıp, 'beka, Fetö, Pkk, terörizm' gibi alanlara taşıyıp, rakibi bu alanlarda boğma stratejisi de sonuç vermedi…
Ankara da böyle bir propagandayla alınmak istenmişti… Büyükşehir'i kaybederlerse, belediyenin Kandil'den yönetileceğini, listelerin hazır olduğunu, çalışanların işten çıkarılıp yerlerine teröristlerin yerleştirileceğini, su saatlerine okumak üzere evlere teröristlerin geleceğini anlatıp durmuşlardı…
Bu yalan çabuk çöktü… Belediyenin alnına Türkiye Cumhuriyeti geldi… Kadro tercihini ise burada tekrarlamaya bile gerek yok…
Söyleyecek başkaca şeyi kalmamış olanların, bu üçüncü sınıf yalanlarının Ankara'da çökmüş olması şüphesiz İstanbul'a da yansıyor ve yansımaya devam edecek…
***
Ankara'da muhalif kampanyasının sürükleyici unsuru 'Hak yerini bulacak' sloganı olmuştu… Bu slogan, 2014'te yaşanan açık gaspı özetliyor ve seçmenin şuuraltında yaşayan bu 'haksızlığa uğramışlık' duygusuna hitap ediyordu… Nitekim elde edilen başarıda bunun büyük payı oldu…
Şimdi İstanbul benzer süreçten geçiyor… Haksızlığa uğramışlık duygusu taptaze… Kısmen de olsa, Binali Yıldırım'a oy vermiş olanlarda bile bu gerçek rahatlıkla gözlemlenebiliyor… Ankara'daki 25 yıllık hegemonyayı değiştiren bu vicdanın İstanbul'da da kendisini gösterme ihtimali çok ama çok yüksek…
Bu 'yükselen vicdan' ile 'Bunlar bir şeyler yapar' endişesi arasındaki haksız rekabetin 'yükselen vicdan' lehine sonuçlanacağına, "Bunların bir planı olmasaydı, seçimleri tekrar ettirmezlerdi" şeklindeki teslimiyetçi yaklaşımın 'gerçek' karşısında mağlup olacağına inanıyorum…