Bu yapılanlar, "büyük darbe" hazırlığıdır!

Bekçi yasası, baroların parçalanması için yasa çıkarılması, Ayasofya'nın ibadete açılması, Kanal İstanbul adlı şehir devleti ve son olarak sosyal medyada işlenen suçları önlemek bahanesiyle muhalif seslerin susturulacak olmasını, "çok daha büyük bir projenin hazırlık çalışmaları" olarak yorumlamıştık. Aslında herkes bunu biliyor ve en sağdan en sola kadar herkes aynı tespitte yani nihai projeye doğru adım adım gidildiğinde birleşiyor ama kimileri teşvik ediyor kimileri karşı çıkıyor.

***

Atatürkçülerin bir kısmı, gidişatı "Humeyni devrimi" veya "Mursi rejimi" kurulması öncesinde gelişen olaylara benzetiyor ve 2021 yılında Türkiye'nin büyük olaylar yaşayacağını, ya kuruluş yörüngesine döneceğini ya da en geç 2022'de "Osmanlı İslâm Cumhuriyeti"ne dönüşeceğini öngörüyor. Öyle ki Ayasofya'dan sonra kayıp olan Yavuz Sultan Selim'in "hilafet kaftanı"nın dahi bu iş için kullanılacağı uyarısında bulunanlar var.

Bu öngörüde bulunanlar depolardan kaybolan çeşitli çaplardaki 250 bin silahı, Suriye'den gelen göçmenler arasındaki teröristleri, ilahiyatçıların hukuk fakültelerine hâkim olmaya başlamasını delil olarak gösteriyor.

***

Toplumsal yozlaşmaya sebep olan uygulamalar konusunda zaman zaman iktidarı eleştirse de Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit'teki yazısında "Sadece hilafet değil Osmanlı Milletler Topluluğu olacak" diyerek projenin isim babalığına soyundu.

Dilipak, "Bu konu sadece Müslümanlarla sınırlı kalmayacak. Ortodoks birliği de kurulacak. Üniversitelerini, bankalarını da kursunlar. Süryani Patrikliğini Hz. Ömer kurdu, Ermeni Patrikliğini Fatih kurdu. Fatih Rum Ortodoks Patrikliğinin de başıdır. Osmanlı dediğimiz onun içinde bir Ortodoks dünyası var. Sadece Hilafet, ya da Ortodoks Cemaatinin daimi temsilcilik Konsülü değil, bir de Osmanlı Milletler Topluluğu olacak." diye yazdı.

Ahmet Taşgetiren ise "Nasıl bir ajanda?" başlıklı yazısında, "Ayasofya neden şimdi?" diye sordu ve "Tayyip Bey, bundan sonra siyasi hayatında yapmayı hedeflediği şeyleri birer birer yapacak. Tayyip Erdoğan öyle başlıklar açacak ki, Millet İttifakı'nın paydaşları ister istemez birbirinden ayrışacak" diye bir kulis bilgisine yer verdi.

Karşı çıkanların en solundaki TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın tespiti de bu yönde:

"İktidarın Ayasofya'yı cami olarak ibadete açması muhalefete dönük bir operasyondur. Hükümet, muhalefet blokunun Türkiye'nin laik duyarlılığı olan toplumsal kesimlerinden vazgeçmesini istiyor. Muhalefetin milliyetçi ya da İslamcı kanatlarının Erdoğan'la uzlaşmaları daha kolay olduğu gibi sert bir mücadelede dağılmaları da daha büyük olasılık... Mevcut muhalefet bloku bu kuşatmanın bizzat parçasıdır." dedi.

Taşgetiren, Sabah gazetesinde Okan Müderrisoğlu'nun "Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı, farklı tarihlerde müzakereye açtığı lâkin konjonktürün gereğini veya o an memleketin aciliyet kazanan işlerini gözeterek arka plana ittiği bazı hassas konuları, zamanın ruhunu da dikkate alarak bir kez daha ele almanın, olgunlaştırmanın arifesinde." tespitine ve Fehmi Koru'nun yazılarına da atıfta bulunarak "Bunların sırf 'iç siyasi hesap'la bağlantılı olması imkânsız gibi gözüküyor. Bakalım hangi başlıklarla sıcak iklimlere doğru yol alacağız?" diye sordu.

Müderrisoğlu, daha sonra, "200 yılın reformu" başlıklı yazıyla, projenin nasıl uygulanacağını da yazdı.

***

Türkiye'nin hangi sıcak iklime doğru gittiği konusunda yabancıların da bir tespiti var.

Würzburg Üniversitesi'nin yaptığı, 175'i aşkın ülkedeki yönetim şekilleri ve demokrasi kalitesindeki değişimleri mercek altına alan araştırmada Türkiye "ılımlı otokrasiler" arasında yer aldı! Ucu açık!

Bu projeler, "Türk devletini sona erdirmek" demektir ve mevcut Anayasa'yı ortadan kaldırmayı gerektirir. Bu yapılanlar, mevcut hukuk sistemine göre adım adım darbe demektir!

Yazarın Diğer Yazıları