Bu şartlarda seçime gidilir mi?

Yeni bir yıla girerken, bir durum tespiti yapmak gerekir. Türkiye, birçok sorunları olsa da bir hukuk devletiydi, adalet sistemine, orduya ve güven yüksek oranlardaydı. Adalet Bakanı olmadan önce, 2014 yılında, Abdülhamit Gül, Türkiye''de yargıya güvenenlerin oranının uzun yıllar yüzde 60-70''lerde seyrettiğini ancak son dönemde bu oranın yüzde 20''lerin altına düştüğünü söylemişti.

Gül''ün bakanlığı sırasında ve sonrasında durum daha iyiye doğru değil daha kötüye doğru değişmiştir... Öyle ki artık önemli davalarda hâkim değişikliği yapılmakta ve siyasi iradenin istediği doğrultuda karar vermesi mümkün olmayan hâkimler başka görevlere atanmakta ve yerlerine başka hâkimler atanmaktadır.

***

Yargıya müdahale sadece adil yargılamayı değil seçimlerin güvenliğini de ortadan kaldırmıştır. Ülkenin yönetim sistemini ve rejimini ortadan kaldıran Anayasa değişikliği, Meclis''ten usulsüz oylama ile geçmiştir. Gizli oy kullanmak esas olmasına rağmen, oy kabinlerinin başında bekleyen özel görevli milletvekilleri, kendi partilerine mensup milletvekillerinin renkli oy pusulalarını göstermesini istemiştir. Yani Meclis''teki Anayasa değişikliği oylaması geçersizdir ama referanduma sunulmuştur! Referandumda ise oylama devem ederken kural değiştirilmiş ve mühürsüz oylar geçerli sayılmıştır. Böyle bir oylama ile Türkiye''nin kaderi değiştirilmiştir. Cumhurbaşkanı''nın geçerli bir üniversite diploması olup olmadığı ise gündeme dahi getirilmemektedir.

***

Türkiye yeni bir genel seçime doğu giderken, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve dört üyesi, muhtemel adaylardan biri aleyhine şikâyette bulunmuş, yani taraf olmuştur. Yarın o kişi aday olursa YSK''nın tarafsızlığından bahsedilebilir mi?

Kadı ki sadece YSK değil, İl ve İlçe Seçim Kurulu başkan ve üyelerinin çoğunluğu yakın zamanda atanan hâkimlerden oluşacaktır. Hâkim atamalarında ise iktidar partisinde görevli avukatların tercih edildiği herkesin malumudur.

Kısacası, Türkiye''de artık seçim güvenliği yoktur. Muhalefet, bu hukuk dışı şartlar altında seçime giderse kaybetmeyi şimdiden kabul etmiş demektir! Bu konu, kimin aday olacağından daha önceliklidir çünkü kim aday olursa olsun, oyların geçerli olup olmadığını belirleyecek olan İl ve İlçe Seçim Kurulu başkan ve üyeleridir.

***

Diğer taraftan iktidar, Türkiye''yi "ensar-muhacir" söylemini kullanarak alenen işgal ettirmektedir. Suriye, Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Ermenistan, Sudan ve birçok Afrika ülkesinden, son olarak Rusya ve Ukrayna''dan getirilen milyonlarca insan ile Türkiye''nin nüfus yapısını değiştirmişlerdir.

İktidar, Cumhuriyetin değiştirilemez temel niteliklerini de ortadan kaldırmayı hedefleyen kurum ve kuruluşlara devamlı kaynak aktarmaktadır. Devlet kadrolarına yerleştirilen kişiler de zaman zaman Taliban benzeri açıklamalar yapmaktadır. Kadınların tek başına 80-90 kilometreden fazla seyahat edemeyeceği gibi...

Ekonomide ise "enflasyonla birlikte büyüme politikası" uyguluyoruz denilerek, servet transferi yapılmakta, Türk Milleti göz göre göre soyulmaktadır.

Sağlık alanında uygulanan politikalar, küresel egemenlerin dayatmalarını yerine getirmekten ibarettir.

***

Naci Kaptan''ın "Sessiz İstilâ" başlıklı bir incelemesi var. Sonuç olarak "Ülkemiz top ve tüfekle, füze ve bomba ile değil, yumuşak geçiş ile işgal ediliyor. Çöken ekonomi, 500 milyar dolar olan dış borç, çöken tarım ve hayvancılık, dünyanın en büyük enflasyon ve pahalılığı, iktidarın sopası haline getirilen yargı, yok olan demokrasi, hukuk ve adalet, demografik yapısı bozulan Türkiye, AKP ve Erdoğan''ın başarısızlığı ve iş bilmezliği değildir. Tüm bunlar planlı, programlı olarak yapılan Türkiye''yi çökertme operasyonudur. Ve bunun adı BOP''tur." diyor...

Yazarın Diğer Yazıları