Bu mücadele yöntemi ne kadar doğru?
Önceki gün duyulan haber şöyleydi: "FETÖ soruşturması nedeniyle kaçak yollardan yurt dışına çıkmak isteyen 5 kişilik Maden ailesi, Ege Denizi'nde botlarının batması sonucu yaşamını yitirdi. Olay, Yunanistan devriyesinin Midilli açıklarında 3 çocuğun cesedini bulmasıyla ortaya çıktı..."
3 masum çocuk... Dinen de masum, hukuken de... Ailesinin işlediği veya işlediği iddia edilen suçun bedelini Ege'nin soğuk sularında boğulup, cesetleri kıyıya vurularak ödeyen 3 masum... Nereden bakılırsa bakılsın, trajedi...
***
Hep söyledik ve yazdık, yazmaya da devam edeceğiz... Hâlen devam eden 'FETÖ'yle mücadele' yöntemindeki aksaklıklar, zaten var olan sosyal yaralara bir yenisini daha ekliyor... Krem tabakası yurt dışında, dün bunları ve faaliyetlerini öve öve bitiremeyenler, kamuda yollarını açanlar hâlâ siyasetin köşe başlarında ama 'dinî bağlılık' veya 'sempatizanlık' düzeyinde olanlar, hatta sempatizan olmadığı hâlde sahte ihbarlarla hayatları karartılanlar ve mesleklerinden ihraç edilenler cezaevlerinde!..
Eylül 2016'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "At izi it izine karıştı" sözü, devletin aklının bu çarpıklığa müdahale edeceğini düşündürmüştü ama gelişmelere bakıldığında pek de gerçekleşmediği görülüyor... Milyonları ilgilendiren bir dram Anadolu'nun her köşesine yayılmış durumda...
***
Ülkeyi yönetenler kabul etmeli ki, bir yığın yanlışlar sonucu bu noktaya gelindi... Bu yanlışların en büyük müsebbipleri de zeki çocukları devletin gözü önünde, hatta çoğu zaman yöneticilerin teşvikiyle devşirilen gariban aileler veya anne babasıyla kaçmak zorunda kalırken Ege'de cansız bedenleri kıyılara vuran çocuklar değil...
Bugün suçlamada delil olarak kullanılan Bank Asya'nın açılış kurdelelerini devleti yönetenler kesti... Zaman gazetesinin kuruluş yıldönümlerinde pastayı kesenler de, Türkçe Olimpiyatları'nda raconu kesenler de onlardı... Okullara ruhsat verenler ve son ana kadar açık tutanlar da başkaları değildi... Bunlar suçsa, topluma 'rol modellik' yapanlar, şimdi günahı başkalarından nasıl çıkarmaya çalışabilirler?
***
Şunu herkes kabul etmeli: Türkiye'yi darbeye götüren süreçte -bilerek veya bilmeyerek fark etmez- koalisyon hâlinde vebale ortak olundu... Şimdi ise yaraları genişleterek daha da derinleştirmeye değil, sarmaya ve rehabilitasyona ihtiyaç var... Coğrafyamızda bize düşmanlığını ifade eden devlet ve yöneticilere her gün yenileri eklenirken bizim içeride birliğimizi kuvvetlendirmekten başka çaremiz yok ki... Devlet, 'FETÖ ve darbeciyle mücadele'yi kararlılıkla sürdürmeli ama bunu yeni sosyal krizlere basamak yapmaktan özenle kaçınmalıydı...
Örgütle ilişkisi olduğu belirlenen, hakkında delil olan, devletin istihbarat kayıtlarında 'ağır şüpheli' kaydı bulunan, örgüt olduğunu bile bile kaynak aktaran, bu amaçla devlete karşı gerçekten 'paralel' bir çalışma içine giren kim varsa, bir devletin yapması gereken sonuna kadar yapılmalıdır... 15 Temmuz'da yaşanan acı tecrübeden sonra gösterilecek gevşeklik tabii ki ihanet olacaktır... Ama 15 Temmuz, darbeyle ilgisi olmayanların toplu mağduriyetlerine kılıf yapılmamalıydı... Çünkü devleti yönetenler, bunun doğuracağı sosyal maliyetin de darbe kadar yıpratıcı olacağını kestirebilmeliydi...
***
Derdimiz, ülke 'adaletin tesis edileceği yer'den 'sosyal kriz'e doğru sürüklenmesin... Bir tehlike savuşturulmak istenirken, bir başka tehlikeye kapı aralanmasın... Çünkü ülkenin yeni krizler kaldıracak dermanı hiç yok...
Daha önce de önermiştik: Devleti yönetenlerin 17/25 Aralık'ı 'ayıkma' tarihi olarak seçmesi subjektif bir değerlendirmedir, kişiden kişiye değişebilir... Kimine göre bu tarih daha öncedir, kimine göre de 15 Temmuz darbe gecesidir... Devlet, tehlikeyi 15 Temmuz akşamı görenlere, ona bir başkasının 'sezgi tarihi'ni niye baz almadığını sormak yerine, bunu fırsat bilerek vatandaşını kurtarmanın ve onun ülkeye kazandırmanın yolunu bulmalıdır...
15 Temmuz darbe girişimine hazırlık ve uygulama safhasında kim bulunmuşsa bunu hesabını vermelidir ve zaten devlet bunu yapıyor... 'Darbe teşebbüsü' bu işin en büyük kriteri sayılmalı... 15 Temmuz'dan sonra da ilişki ve sadakat sürdürmek isteyenlere karşı devlet her türlü emniyet ve istihbarat tedbirlerini almalı, buna karşılık ailelerle birlikte milyonlarla ifade edilebilecek pişmanlık içindeki bir kitleyi rehabilite ederek sistemin içinde tutmalıdır...
***
Ege'de günahsız 3 çocuk boğuldu... Başkalarının günah bedelini o çocuklar ödedikçe, devlete kırgın ve kızgın kitlelere yenilerini eklemiş oluruz... O okullara, o bankalara, o sendikalara, o gazete ve televizyonlara ruhsatı bu çocuklar vermemişti...