Bu karar mahkûmiyet kararıdır!
Mahkemenin Mansur Yavaş hakkında verdiği beraat kararı aslında mahkûmiyet kararıdır…
Bir 'çocuk pornocusu'ndan 'saygın iş adamı' çıkarmak isteyenlerin, demokrasi tarihimizin en orantısız seçimlerinden birisinde rakibini mertçe alt edemeyeceğini anlayınca bir sahtekârın iftiralarına sığınan ucuz siyasetçilerin, bu sapığı kanal kanal gezdirip omuzundan Mansur Yavaş'a ateş ettirenlerin, kampanyalarda iftira dolu gazeteleri sırıta sırıta sallayıp seçmeni kandırabileceğini zanneden utanmazların mahkûmiyet kararıdır…
Necmettin Kesgin'in iftiralarına kim manşet manşet yataklık ettiyse, ittifak uğruna referans yapılan üç kâğıtçıya mahkemelerde sahip çıkmayan, mahkemesine bile gelmeyen hangi dâvâ arkadaşı, hangi müttefiki varsa, bu karar, onların mahkûmiyet kararıdır…
Hem milliyetçi geçinen hem de Yavaş'ın rakibine, teröriste 'gerilla' dediği hâlde, şehitlerin niye şehit olduğunu bilmediğini saçmaladığı hâlde, ona bütün kampanya boyunca sahip çıkan, milliyetçilere yutturmak için onu olmayan 'Kızılay Ocak Başkanı' ilân eden, Necmettin Kesgin'in iftiralarından sonra Mansur Yavaş'ın adaylıktan çekilmesini, hatta avukatlığının bile iptal edilmesini savunan kim varsa, bu karar, onların da mahkûmiyet kararıdır…
Duvarlara 'Her biji Mansur' yazarak, Mansur Yavaş'ı sözde bölücülerle yan yana getirip halkın zihninin bulanacağını zanneden, su saatlerini teröristlerin okuyacağı iftirasını yayan, belediyenin Kandil'den yönetileceğini yumurtlayan, belediye alınır alınmaz kapısına 'Türkiye Cumhuriyeti' yazıldığında yüzü zerrece kızarmayan ne kadar çift kişilikli varsa, bu karar onların mahkûmiyet kararıdır…
***
Şimdi çıkar mı içlerinden bir namuslu "Saygın işadamı diyen bendim özür diliyorum" diyebilecek? "Bir çocuk pornocusunu sütunlarıma manşetlerime taşıyıp yalanlarını yaladığım için beni affedin" diye nedamet getirebilecek kişi? Ya da "Ben de o Necmettin Kesgin'in verdiği sahte senet kadar sahte adammışım" diye özeleştiri yapabilecek olan?
Bir kişi çıkmayacak bir kişi!.. Çıkacak kadar şahsiyetleri olsaydı, siyaset uğruna, seçim uğruna bu kadar alçalmazlardı… Şimdi bile yeni iftiralar, yeni planlar, yeni komplolar peşinde koşmuyorlarsa eğer, özür dilemek herhalde bizlere düşer!..
***
Sonuçta kötüler, art niyetliler, yalan ve iftiradan medet umanlar kaybetti, Ankara kazandı… Ellerindeki kamu gücüyle betondan kibir kuleleri inşa edenler, 'güven ve adalet inşa eden' karşısında darmadağın oldu… Gerilim gitti, şehre huzur geldi…
Nefreti bilemek yerine 'iyilikte yarışma'yı esas alan bir düşünce Ankara'da hâkim oldu… Ayrımcılık, belediye hizmetlerinde partizanlık, zulalarda iş dağıtma düzeni bozuldu, adâlet, şeffaflık ve kardeşlik esas alındı…
Kalbi kararmış olanlara inatla hatırlatalım: Mansur Yavaş'ın başkanlığındaki belediye, temizliğe gidemeyen kadınlardan kâğıt toplayıcılara, ürünü elinde kalan pazarcılardan terzilere, berberlerden yolcu kapasitesi düşen otobüsçülere, "Bana niye yetişmediniz?" sorusunu soracak bir kişi kalmayıncaya kadar her kesimi dert ediyor… Elinde kovayla yangından yangına yetişmeye çalışıyor, eldeki sınırlı kaynaklar sosyal belediyeciliğe sarf ediliyor…
Bu çabalar öylesine karşılık buldu ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi, yıpranmış, örselenmiş, istismar edilmiş kamu kurumu kimliğini yeni bir güven duygusuyla ayağa kaldırdı… O yüzden yardım kampanyaları beklenenden daha fazla ilgi gördü… Üstelik bu ilgi Ankara sınırlarını aştı ve ülke geneline yayıldı… Bütün bu hayırlar rekorlar kırılarak gerçekleşti…
***
Seçimden önce ve sonra sürdürülen orantısız saldırılar karşısında milletin vicdanına, anaların duasına ve Allah'a sığınmayı yeterli gören anlayış haklı çıktı… Cezası kesinleştiği hâlde hâlâ yakalanmayan bir sapığa bel bağlayanlar yerle bir oldu…
İlk taşı en günahsız olan fırlatmalıydı değil mi? Bu sorudan şimdi başka soruya geçelim: Attığı taşı ilk kim geri almalı? İçlerinden böyle bir canlı türü çıkar mı acaba?