Bu gemi o gemi değil mi?

Bugüne kadar erken seçim yapmamakla övünen, erken seçime gitmiş olanları 'iktidar sorumluluğundan kaçmak'la suçlayan mevcut iktidarın neden erken seçime gittiği bugün daha iyi anlaşılıyor değil mi?

Sebebi açıktı… 20 Nisan tarihli 'Yüzyılın en kritik seçimleri' yazımızda şu satırlarla vurgulamaya çalışmıştık: "Muhalefetteki dağınıklığın bitirilmesine fırsat vermemek… Bugüne kadar 'ekonomiyle imtihan olmamış iktidar'ın, ekonomik sıkıntıların daha fazla hissedilebileceği Eylül, Ekim, Kasım gibi aylar yerine riskin daha aşağıda olacağı Haziran'ı seçmek istemesi…"

Ağır krizin yaklaşmakta olduğunu sadece muhalefet değil, iktidar da görüyordu… Hatta iktidar çok daha fazla görüyordu… Bu krizin ağır baskısı altında seçime gitmektense, daha çok Afrin'in, Suriye'nin ve 15 Temmuz'un konuşulduğu bir dönemde seçime gitmeyi tercih etti…

İktidar, stratejik anlamda akıllıca davrandı… Yeri, zamanı ve silahları kendisi belirledi… Şimdi 'aynı gemi' edebiyatı yapıladursun, o gün Cumhur İttifakı 'millî' olanı temsil ederken, karşıdakiler tıpkı önceki referandumda olduğu gibi bir çuvala doldurulmuş, 'teröre destek verenler, terörün amacına hizmet edenler' gibi kategorize edilmişti…

***

Uzun zamandır ikaz etmeye çalışıyoruz… İktidarın, kendi taraftarlarını bloke etmek için kullandığı bu dil ve üslup, millî birliğimize ve kardeşliğimize zarar veriyor… Sonuçta dar aidiyetler pekişirken, birbirine soğuk toplumsal adacıklar oluşuyor…

Bu gerilim öylesine yol kat etti ki, yokluğu, düşman saldırılarını, afetleri, belâları birlikte aşması gereken bir millet yerine, kendisinin veya ait olduğu toplumsal adacığın önceliklerini düşünen, diğerine düşmanlık derecesinde husumet besleyen 'bilenmiş kesimler' ortaya çıktı…

12 Eylül 1980 öncesi de dâhil olmak üzere, millî birliğin bu denli tahrip edildiği bir dönem olmamıştır… Bunun en bariz ispatı "Aynı gemideyiz" sözüne verilen "Hayır, aynı gemide değiliz" tepkisidir…

Bu tehlike bağıra bağıra geldi… Ama Titanic batarken keman çalmaya devam eden o kafa, hep aksini göstermeye çalıştı…

Oysa temelde doğru, aynı gemideyiz… Gemi, gerçekten cumhuriyet tarihinin en zor dönemlerinden birini, hatta en zorunu yaşıyor… Bunun bir 'savaş' olduğunu ülkeye yönetenler de söylüyor… Ağır soru şu: İçeride böylesine dağınıklık ve toplumsal gerginlik varken bu savaşta nasıl direnilecek?

***

Cinnet nerede birikti? Bu soruya cevap bulmak ve çözüme oradan başlamak gerekiyor? Ülkenin varlıkları, belirli isim ve kesimlere akarken, geri kalanlara yokluğu paylaşmak düşmüşse cinnete doğru yol alınmaya başlanmış demektir…

Çok basit, insanlar, kendi yastık altlarındaki mütevazı birikimler istenirken, köprülerden, havaalanlarından, tünellerden ve hastanelerden alacakları Amerikan Doları'na bağlanmış olan müteahhitleri görüyor…

Medyanın ezici çoğunluğu yazmasa da vergi borçları sıfırlananları takip ediyor, güçlünün imtiyaz sahibi olduğu adaletsizliğe kızıyor…

Titanic'in kemancısı 'Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri' adlı besteyi çalarken, ülkenin aslında nasıl da dış siyasî ve ekonomik operasyonların kolay hedefi hâline getirilmiş olmasına öfkeleniyor…

İçine düştüğü krizin boyutlarını gördükçe ve yokluğun sadece kendi sırtına bindirildiğini fark ettikçe 'aynı gemi' edebiyatından tiksiniyor…

***

Yokluğu bile adaletle paylaşsak, millî birliğimiz bu kadar sıkıntıya düşmezdi aslında… Câmileri yüksek tepelere yapmak değildi mesele… Asıl mesele, adâleti başımızın üzerinde taşımaktı…

Şimdi bu hakikate çok daha fazla ihtiyacımız var… Belli ki bu kriz çok daha derinlere inecek… Sırf muhaliflik duygusuyla "Benim ipek yüklü kervanım mı var?" demek ne kadar yanlışsa, siyasî iktidarın o kemanı çalmaya devam etmesi o kadar yanlıştır…

Evet, aynı gemideydik… Kimisi birinci mevkide, kimisi ikinci mevkide, kimisi de üçüncü mevkide… Ama bir de güvertede yolculuk edenler vardı… Anlaşılan o ki, birinci mevkidekilerin şımarık ve adaletten uzak tavırları, geminin selâmetini fazla örselemiş…

Bu sonuç ibret olsun… Daha da büyüyeceği anlaşılan savaşı kazanma adına ders olsun… Yoksa hep birden kaybedeceğiz… Garibanın yastık altındaki 3 çeyrek altını, 'milletin neresine ne koyacağını iyi bilenler'in ve türdeşlerinin 'Hazine garantisi'yle götürdüklerine asla yetmeyecek…

Yazarın Diğer Yazıları