Bu böyle gitmez, bir yerde patlak verir!

Üç önemli hukuk kurumundan, başta hakim ve savcılar olmak üzere, siyasilere, emniyet teşkilatına ve medyaya önemli uyarılar yapıldı.
Türkiye Barolar Birliği ve hukuk hocaları, Hürriyet Gazetesi’ne ilan vererek Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan ve evrensel nitelikte olan usûl kurallarını hatırlattı
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ise “Her önemli davada, yargı siyasi düşüncelerle kuşatılmakta, mahkeme hakimlerinden önce, medya ve siyaset dünyasının yargıçları kararlarını vererek davayı sonuçlandırmaktadır. Savcılarımızın işlenen bu suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve üzücüdür. Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur” dedi.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da “Savcılar, sıkıyönetim savcıları gibi değil Cumhuriyet savcıları gibi hareket etmeli, aksi durumun mevcut düzende polis devleti uygulamalarını öne çıkaracağı bilinmelidir” dedi.

* * *

Aslında Yargıtay hakimleri de uygulamalardan rahatsızdır ama yürüyen davalarla ilgili görüş açıklamış olmamak için susuyorlar.
Demek ki Türkiye’de hukuk devleti algılaması son bir-iki yıl içinde süratle ortadan kalkmıştır. Vatandaşın devlet kurumlarına olan güveni büyük ölçüde zedelenmiştir. Devlet gücü, artık adaleti gerçekleştirmek için değil toplumu baskı altına alarak dönüştürmek için kullanılmaktadır.
İktidar partisini zor durumda bırakan yolsuzluklar hakkında soruşturmalara yayın yasağı getiriliyor ama muhalifleri kuşatan soruşturma ile ilgili bilgiler, “yandaş medya”ya devamlı servis ediliyor.
Böylece ne oluyor? Sadece muhalifler zor durumda bırakılmış olmuyor; bu hukuk dışı uygulamaları yapan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’na göre de “insanlık suçu” işleyenler, devlet kurumlarının ve gazetecilik mesleğinin itibarını sıfırlıyor.

* * *


Geçenlerde önemli bir emniyet yetkilisi, İstanbul’da bir arkadaşına, “Sanıkların hepsi suçlu! Biz kendilerine nasıl bir işin içine karıştıklarını gösterdiğimizde suçlu olduklarını anlıyorlar” diye bir soruşturmayı anlatıyordu.
Halbuki bir suç işlemiş olmak için kasıt gerekir. Diyelim ki ortada örgütlü bir suça teşebbüs vardır. Ciddi deliller varsa, sanıklar elbette yargılanacaktır. Ancak varsayılan örgütten veya eylemlerinden hiçbir haberi olmayan, emniyette olayın içyüzünü öğrenen insanlar, nasıl suç işlemiş kabul edilebilir?

* * *

Türkiye öyle bir duruma getirildi ki, ABD ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye dayatmalarına karşı çıkmak, Kıbrıs, Irak ve Ermenistan politikalarını eleştirmek artık suç zannediliyor.
Hele Kuvayı Milliye’den bahsederseniz, çeteci oluyorsunuz!
Denilebilir ki, “İyi güzel de bu bombalar neyin nesi?”
Biz diyoruz ki, “Amerikan Gladiosu Türkiye’de tasfiye edilmemiştir. Şimdi yapılan o mudur bilmiyoruz ama, Amerikan Gladiosu’nun devletin içinde, medyada ve toplum içindeki uzantılarının, devleti hukuk devleti çizgisinden çıkararak, milli güçleri tasfiye etmek istediğine tanık oluyoruz.
En azından, medyada estirilen hava budur. Kıbrıs’ta Rumları, doğu sınırında Ermenistan’ı, Ege’de ve Trakya’da Yunanistan’ı savunanlar masum ama, bu politikalara karşı çıkan, Kıbrıs Türklerinin, Azerbaycan Türklerinin, Irak Türklerinin, Batı Trakya Türklerinin, kısacası Türklerin haklarını savunan herkes suçlu!”

* * *


11 Eylül soruşturmasında ABD’de Müslümanlara yapılan baskılar, bir operasyon bahanesiyle Türkiye’de bütün milli güçlere yapılıyor.
Model aynı!
Ancak burası Amerika değil, Türkiye!
Bu böyle gitmez; bir yerde patlak verir ve herkes altında kalır.

Yazarın Diğer Yazıları