Bölücülükten uluslararası kuryeliğe...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup konuşmasının bir bölümünü Kutlu Doğum Haftası’na ayırdı ve etkinliklerde ana tema olarak seçilen “kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku” üzerinde durdu:
“Kardeşlik, yakınlık, muhabbet ve dostluk Peygamberimizin her sözüne ve her mesajına yansımış; ayrılık, dağılma ve kavga o’nun tarafından kararlılıkla reddedilmiştir.
Bu itibarla etnik ve mezhep temelli ihtilaf ve cepheleşmeye hiç kimsenin prim vermemesi hayatidir.
Kökeni, yöresi, mezhebi, kimliği ve inancı ne olursa olsun; Türk milletinin tüm fertleri kardeşlik hukuku içerisinde aynı kaderin yolcusu olarak bir araya gelmişler ve birlikte yaşamayı tercih etmişlerdir.
Söz konusu tarihsel ve manevi hakikati yıpratmaya, yaralamaya ve yarmaya çalışan her kim olursa olsun, öncelikle Cenab-ı Allah katında günahkâr, sonra da millet varlığı nezdinde bozguncu olarak değerlendirilecektir.
Bu itibarla, Türk milletini etnik kimliklere taksim eden vicdansızların kardeşliğimizi yıkmaya çalışan gafiller olduğunu görmek lazımdır.”
***
Bu yaklaşım, halkın, bir taraftan İslam dinini istismar eden, diğer taraftan etnik bölücülük yapanları daha iyi değerlendirmesini sağlayacaktır. İslamiyet siyasetin vasıtası haline getirilmişse buna karşı Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in gerçek mesajları ile topluma hitap etmek gerekir. Tabii kardeşlik kavramının da bölücü çevreler tarafından istismarı söz konusudur. Kardeşliğe dayandırılan bölücülük stratejileri de vardır. Mesela, “Türk-Kürt kardeştir” sloganı gibi.. Oysa bu sloganda iki ayrı millet kabulü vardır. Hani tek millet idik? Bunlara da dikkat etmek gerekir..
***
Diğer taraftan gerek Bahçeli gerekse Kılıçdaroğlu, 27 Nisan muhtırasının AKP’yi öne çıkarmak için kurgulandığı yolunda önemli tespitler yaptılar. Bahçeli, “Bu internet muhtırası AKP’yi sıçratmış ve seçimlerden açık ara galibiyetle çıkmasına neden olmuştur.
Erdoğan, Dolmabahçe’de Büyükanıt ile ne konuşulduğunu açıklamazsa, internetten yayınlanan bildirinin danışıklı dövüş bir ilişki içinde tanzim edildiği kanaatine ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır.
Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinden yayımlanan 27 Nisan bildirisi, AKP’nin siyaseten ivme kazanması için planlı, sistemli ve sinsi bir hamle midir? Bunlar reddediliyorsa, 12 Eylül’e kadar uzanan AKP zihniyeti, neden kendisine karşı yapılan bu demokrasi dışı müdahaleye sessiz durmayı tercih etmiştir” diye sordu.
Kılıçdaroğlu da Erdoğan’a, “28 Şubat sonrası seni kuvözde hazırladılar, el bebek gül bebek hazırladılar. Önce seni istifa ettirdiler, sonra Erbakan’ı arkadan bıçaklattırdılar, sonra hapiste yattın mağdur olmak için. Buzdolabına kadar vardı. Hangi hapisten bahsediyorsun sen. ABD’ye niye gittin, hangi talimatları almak için. Seni kimlerin hazırladığını ve oraya getirdiğini de biliyoruz” diye hitap etti.
***
Yine her iki genel başkan, Erdoğan’ın, Suriye’ye müdahale konusunda yaptığı Çin, İran ve Suudi Arabistan gezilerini eleştirirken ağır ama gerçeği ifade eden sözler kullandılar.
Bahçeli, “Başbakan Erdoğan görevli olarak Çin’e gitmiştir. Oraya Suriye konusunda küresel çevrelerin mesajını götürmüş ve ikna turları atmıştır. Devlet Başkanı başta olmak üzere, Çin yönetiminde sözü geçen şahsiyetlere Suriye’yle ilgili vetonun kaldırılma talebini iletmiş ve bu konuda ricacı olmaktan gocunmamıştır. Bu kapsamda da Doğu Türkistan alet ve istismar edilmiştir. Başbakan Erdoğan küresel kuryeliğe göz göre göre soyunmuş, bunu da heyecan ve arzuyla yerine getirmiştir. Amaç Suriye’nin yalnızlaştırılması ve uluslararası müdahale için şartların olgunlaştırılmasıdır. Başbakan Erdoğan’ın bu görünümü, ne yazık ki Haçlı hesapları lehine faaliyet gösteren siyasi ulaklıktan başka bir anlama gelmemektedir” diyerek yine Erdoğan’ın güçlü görünen İslami yönünün ne kadar zayıf olduğunu göstermiştir. Kılıçdaroğlu’nun sözleri de aynı temadadır.
Muhalefet, gerçekleri açıkça dile getirdikçe, yalanlar ayakta duramayacaktır.