Bölücüleri daha yeni mi anladınız?
DTK toplantı yapmasaydı, bölücü siyaset yapan partinin lideri bunu dillendirmeseydi, hendek olaylarına anlam yüklemeseydi ve bölücü açıklamalar yapmasaydı, bizim siyasetçiler ve yorumcular uyumaya da uyutmaya da devam edeceklerdi.
Kürdistan amacı yeni değil
Bağımsız Kürdistan düşüncesi, cumhuriyetten önce de sonra da olmuştur. Özellikle cumhuriyetin kurulmasından sonra, o zamanki yönetimin, içine irtica da karışan bir seri ayrılıkçı isyanlara karşı gösterdiği kararlılık unutulmamalıdır. Bunların sebep ve sonuçları analiz edilmeli, isyanları teşvik eden yabancı güçlerin amaçları da dikkate alınmalı ve bunlar günümüzdeki olaylarla kıyaslanarak Türkiye üzerinde oynanan oyun iyi anlaşılmalıdır. Bunu yapacak olan da siyasetçilerimiz ve bizi yönetenlerdir.
1984 yılında başlayan, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü hedef alan, bunu terörle gerçekleştirmeyi amaçlayan PKK terör örgütünün eylemleri, ana maksadından sapmadan, inişli çıkışlı bir seyirle bugüne kadar devam etmiş ve halen de devam etmektedir. 1999 yılına gelindiğinde örgütün askeri alanda etkisizleştirilmesi ve bölücübaşının yakalanmasıyla terör 2004 yılına kadar gündemden düşmüştür.
Ülkenin bir kısmında Kürdistan kurulmasının, terörle elde edilecek kurtarılmış bölgelerle gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı, bunun siyaseten de desteklenmesi gerektiği anlayışıyla hareket eden bölücüler, siyaseti ve terörü bir arada yürütmüşlerdir. Doğrudan bağımsızlık yerine bağımsızlığa giden yolda kademe kademe ilerlemeyi öngören bir politika takip etmişledir.
Terör yerine siyaset yapılmasının, sorunların görüşerek, müzakere edilerek halledilmek istenmesinin ne kadar yanlış olduğunun, her ikisinin amacının da bölmek olduğunun, bugüne kadar anlaşılamaması kabul edilemez. Şimdi, "bölücülerin maskeleri düştü, niyetleri anlaşıldı" demenin bir anlamı yoktur. Bölücülerin amacı başından beri bellidir. Yine "aldatıldık" denemez.
Yaşanan olayların sebebi
Bölücülerin fütursuzca beyanlarının sebebini, konunun ciddiye alınmaması, yanlış yorumlanması, yanlış çözüm tarzlarına başvurulması, önemin ve önceliğin ideolojik düşüncelerin gerçekleştirilmesine ve iktidarın sürekli kılınmasına verilmesi olarak değerlendirmek mümkündür.
2004'e kadar gündemden düşen terör, ABD'nin Irak'ı işgal etmesi, çekiç güç ve keşif gücü uygulamalarıyla Irak'ın kuzeyinde oluşturduğu yeni yapı ve ortamdan dolayı yeniden canlanmıştır. Bunda, Türkiye'nin yanlış politikalarının etkisinin olduğu da söylenebilir. Ancak yönetimin, terörle yaptığı mücadelede TSK'yı başarısız gösterme çabalarını ve terörle mücadeleye destek yerine, TSK'yı etkisiz hale getirme operasyonlarına arka çıkma ve yapanları yüreklendirme yaklaşımlarını unutmak mümkün değildir.
Bu dönemde bölücülükle mücadele yerine, cumhuriyetin ilkelerine, Atatürk devrimlerine karşı icraatlara ağırlık verildiği, düzenin ve sistemin laiklikten muhafazakârlığa dönüştürülmeye çalışıldığı, Türklüğü ve Türk Milleti kavramlarını ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalarda bulunulduğu kanaati oluşmuştur.
2011'de, terör örgütünün yeniden etkisizleştirilmekte olduğunun hissedildiği bir safhada, terörle mücadeleye kararlılıkla devam edilmesi yerine, amaçları belli olan teröristlerle müzakereyi öngören "çözüm süreci"ne geçilmesi, yapılan en büyük hata olarak nitelendirilmektedir. Bu safhada teröristlerin faaliyetlerine göz yumulması, güvenlik güçlerinin elinin kolunun bağlanması da bu hatanın bir parçası olarak görülmüştür.
Tehlike büyüyor kararlı olmalıyız
Bölücülük tehdidinin büyümesine, Kürtlerin Irak'ta ABD'nin katkısıyla özerklik kazanması, Suriye'de ABD ve Rusya'nın desteğiyle özerlik kazanma bekleyişi, Türkiye'de de son yıllardaki siyasetin yanlışlığı sebep olmuştur.
ABD bölücülerle yeniden müzakere telkininde bulunmaktadır. AB özgürlük, insan hakları gibi düşüncelerle bölücüleri desteklemektedir. Hatta teröristlere imkân sağlamaktadır. Bölücü siyaset yapan partinin eş başkanı ABD ve Rusya'dan icazet almaktadır. Bölücüler, sınırımızdaki kaosu ve dış politikadaki sıkıntıları kullanmakta, halkı isyana zorlamaktadır. Şehir merkezlerindeki direnci devam ettirerek çatışmaları uzatmaya, güvenlik güçlerini suçlu göstererek uluslararası güçlerin müdahalesine fırsat yaratmaya çalışmaktadır.
Bu tehlikeler görülmelidir. Sonradan anlaşılmış olsa da, terörle ve bölücülükle halen yapılmakta olan mücadele ve bu konuda gösterilen kararlılık yerindedir. Aynen ve vazgeçilmeden sürdürülmelidir.
Muhalefet partileri de gelinen durumdan sorumludur. Bugüne kadar gerekli tepkiyi ya gösterememiş, ya da gösterdikleri tepki yeterli olmamıştır. Bunda, muhalefet partilerinin kendi ilkelerinden uzaklaşmış olmasının etkisi büyüktür. Onların da arkalarına bakıp, ne yaptıklarını görmeleri ve bir an önce kendi ilkelerine dönmeleri gerekmektedir.